gaz yapiyordir miden ama kesin birsey de denemez, devam ediyorsa doktora gidiniz..

doktor değilim ama;
sabah mideniz boş oluyor. eğer kahvaltıdan sonra ağrılarınız azalıyorsa bence mideyi delme yolunda gidiyor olabilirsiniz. bir doktora görünmekte yarar olabilir.

gastrit başlangıcı olabilir.. aman dikkat..

light kola denen illeti bırakma vaktim geldi orası kesin.

Ağrın tam olarak nerede göğüs kafesi civarında da hissediyor musun? Ve ağzına ekşi su geliyor mu? Eğer cevapların evet ise büyük ihtimal reflün var.

Aç karnına midenin ağrıması veya yemeklerden sonra ağrıması peptik ülserin bulgusudur.

Kanlı kusma, dışkıda kan, son zamanlarda aşırı kilo kaybı, yemek yerken lokmanın boğazında veya yemek borunda takılması, erken doyma gibi şikayetlerin yoksa çok ciddi bir problemin yoktur. Ama her halükarda bir doktora başvurmak zorundasın.

Sanırım o flash Grafi2000'indi. "Bakınn bu evde bana karşı..." diye başlayan ve bitmeyen tek bir cümle söylüyodu 1345345 kelimelik.

overclocked var, so blonde var ama oynamadım. ama içinde korsanlar ve sarışın güzel bir kız var, daha ne istersin?

Silent Hill serisine ne dersiniz?

(git: 38690)
(git: 17128)

the longest journey'ler olabilir

grim fandango. lucas arts yapımı zaten.

şuraya bir bakın derim ben de:
www.adventuregamers.com

Eskilere gitmek lazım

Zak Mc Cracken
Loom
Orion Conspiracy
Sanitarium (süperdir!!!)
I have no mouth but i must scream
Zork serisi
Myst serisi
The Dig

bunlar ciddi bir müddet oyalar. Yeni oyunları çok takip etmiyorum, zaten artık adventure tarzı yapan pek yok. Ama nispeten yeni sayılabilecek Syberia ve Syberia 2'ye de göz atmak fena olmaz.

indigo prophecy biraz eski ama enfes bir oyundur.

Kesinlikle:
(bkz: Grim Fandango)

elektro-outwork

arkadas eksiduyurunun en cok sorulan sarkisi bu!

radiohead - just

sanki

Elektro-outwork değil. Ne alaka abi, dediğim yeri mi iyi anlatamadım. İlk 25 saniye ve son 30 sn çalıyor. Son 30 saniye çok belirgin. Videoyu 2:05'ten sonra izleyin ve dinleyin hatta.

Just'ın girişini andırıyor ama değil.

Oceans Twelve - 165 Million Plus Interest (Into)The Round Up

getir.net

Çoook teşekkürler.

yanlis anlamisim elektro 25inci sn den sonra basliyor :)

Yoktur. Zaten günde 2 litre su içmek gereklidir. İçilen su mineral olarak dengeli ise, standartlara uygun içme suyu ise hiç bir toksik etkisi de yoktur, olamaz. İçiniz efem.

4 litreden fazlası böbrekler için zararlı sanırım.

Londra'da düzenlenen maratona katılan koşucu David Roger, fazla su içme sonucu yarış sonrasında hayatını kaybetti.

Maratonun gerçekleştiği pazar gününün son 27 yılın en sıcak günü olduğunu söyleyen yetkililer 22 yaşındaki Roger'ın gün içinde çok fazla su tükettiğinin belirlendiğini kaydetti. Çok fazla suyun aniden içilmesi sonucunda su zehirlenmesi meydana geliyor. Su zehirlenmesi kalp ve böbrek yetersizliğine sebep olarak ölüme yol açabiliyor. Alınan sıvıyı vücut atamadığı zaman problem başlıyor. Kalp ve böbrek suyu çıkartamadığında hücreler zorlanıp şişiyor. Bu da beyin ölümüne yol açıyor. 3 saat 30 dakikada yarışı tamamlayan Roger, 1981'de ilk kez düzenlenen Londra maratonundan beri ölen dokuzuncu kişi oldu. Uzmanlar su zehirlenmesinin vücudun su kaybetmesinden daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Günde 3 litreden fazla su tüketmek beyin hücrelerini şişirip ani ölümlere sebep olabiliyor.

Dikkat etmek lazım nihayetinde.

besrock (5rock)

son koyun.
ya da extremitas olsun latincesi.

hi5 ya da "give me 5"

şarkı aralarında da 5lik çakarsınız olur biter walla :)

pundick

Harf oyunlu cin isimler koymayın da :) Daha mistik veya felsefi şeyler düşünün.

Abicim grup ismi aramak dünyanın en zevkli geyiklerindendir, oturun bi kafede "abi şu olsun mu" dan girin geyiğe eninde sonunda içinize sinen birşey bulursunuz, hem anısı da olur falan...

1 senedir orda sayıyoz biz ama :D

şimdi aklıma geldi, kıyamet alameti:)
olmadı açın yüzüklerin efendisi kitabını, binbir tane fantastik isim var, illa ki beğenirsiniz birini.

asafoetida olsun.

timeshifted

"bertaraf" olsun... adını ben vereyim yaşını Allah versin...

Şeşbeş olsun ya. Aslında bu 5 kişilik diyince sanki isminde 5'le alakalı bişi olması gerekiyormuş gibi öneri yapanlara çok güldüm o yüzden böle bişi yazayım dedim komik olsun diye. Ama fena isim de olmadı lan? Rock grubuna uygun bak Şeşbeş. Ünlü olursanız payımı isterim ehuae.

carnivale

goodfellas!

beşik

Vertical Dimensions of thy spiritual shadows..

İki aya demonuz çıkar, andıgraund metalci dergileri habire över gaz riff, hörtleyen vokaller diye. Şimdiki aklım olsa metal grubu kurardım, kaybetme şansı yok neticede.

Kamil Koç.

Horus veya Udjat

- cam agaci

- 5 ide ( okunurken de soyle olur: besi de )

gece 4-5 kere tuvalete kalkıp su içmiyorsan sorun yok kardeşim...

(tabii ki diyabetle ilgili sorun yok diyorum başka bi kıllı yünlü mevzuu olabilir tabi)

Sorun diabetes insipidus da olabilir. Bu da bir tür diyabet, karakteristik özelliği çok su içme ve sık idrara çıkma. Doktora gitmeden anlayamazsınız.

Hipertiroidi de aklıma geldi. Bunda da terleme, sinirlilik, çok yeme gibi başka semptomlar da var.

terleme yok, gece tuvalete cikma ve su icmeye kalkma yok, sinirlilik de yok:) yeme istegi var, cok olsa yerim yani:)

Kesin bir şey söylemek için detaylı anamnez lazım :) Mesela yaşın 60 olsa, immobil olsan "acaba pulmoner emboli mi, buna bağlı ağız kuruluğu var ve bu yüzden mi susuzluk çekiyor?" diye düşünürdüm. Yani buradan bir yanıt alman çok zor.

O yüzden özellikle bu çok susamak son zamanlarda başına geldiyse doktora git.

Doktora gitmeden diyabet anlaşılmaz.(kesin olarak )
Ancak çok susamanın yanında sık idrara çıkma, cinsel organ ve çevresinde şiddetli kaşıntı, ağız kuruluğu, çabuk yorulma, çok uyuma gibi belirtiler var ise bunlar diyabet i işaret eder.

"...koşmaya başladım" demişsin. gayet doğaldır bu ağrıların yaşanması. düzenli spor yapılmayınca durup dururken birden "haydi ben bir spor yapayım" diyince vücut böyle bir tepki verir.
panik yapmayın birkaç hafta sonra ağrılar geçecektir. belli ki gayet hamlanmışsınız.

yürüyün
koşmanın başlangıcı yürümektir
aşağılanır ama bilmedikleri için
tempolu tabir ettiğimiz şekilde koşmar adım yürümek lazım(biz kimiz)

ilk hafta 20dakka yürüyün
sonra 30dakka yürüyün
sonra 35dakka yürüyün
sonra 30dakka koşun
şeklinde devam edin hem vücut alışır hem yağ yakar hem zorlanmazsın müthiş bir şey olursun

aynısını 1-2 ay evvel ben de yaşadım, hatta bazen koşamadığım günler bile oldu. bir süre sonra kendiliğinden geçti ama hala arada çok çok hafif bi sızı duyarım koşarken. o da yakında geçer umarım. sizinki de tabi..

Ağrın varsa doğru yoldasın form tutuyorsun demektir :) Yanlız fazla yüklenme bünyeye. Mesela her gün koşu temposunu şu an bacakların kaldıramıyorsa bir gün veya iki gün ara ver. Temponu arttırdıkça sıklığını arttırırsın. Koşmaya başlamadan önce kesinlikle ısın.

belli bir süre spor yapmayıp spora kaslarınızın zorlanacağı derecede yüklendiğinizde bu sorunların yaşanması doğal. aslında bu doğal olan sorunlar doktorunuzun dediği gibi ufak da olsa kas spazmlarıdır. bu sorunlar kas lifleri ve sarkomerlerde meydana gelir ancak siz sadece çektiğiniz ağrıları görür ve bilirsiniz. bu tür sorunları yaşamamak elbette yaptığınız sporu bilinçli olarak uygulamaktan geçer. sözü uzatmadan ağrılarının olası nedenleriyle ilgili birkaç ayrıntıyı söyleyeyim.

ısınma aşaması; bu çok derin bir mevzu olmakla birlikte sporun en önemli aşamalarının başında gelir. yaptığın ısınmanın zamanı, içeriği ve şiddeti varolan ağrıların için ilk dikkat etmen gereken konu.

malzeme ve spor alanı; iyi bir spor ayakkabısı bu tür sorunlarının azalmasına yardımcı olabilir. ayrıca ayakkabı haricinde koştuğun zemin ağrı konusunda dikkat etmen gereken önemli bir konu. eğer çok sert bir zeminde ve müsait olmayan bir ayakkabı ile koşuyorsan bunlar bu haftalarda sana ağrı olarak dönebilecektir.

yaptığın antrenman şiddeti; anladığım kadarıyla performanstan ziyade sağlık için spor yapmaktasın. bu aşamada yaptığın koşunun şiddeti ve süresi önem arz ediyor. yani 15 dk daha hızlı bir tempo yerine 25 dk daha yavaş bir tempo şiddet ve performans olarak vücudunda farklı tepkimelere yol açacaktır. senin durumunda elbette mümkün olduğunca şiddeti düşük tempolar önerebilirim. antrenman süresini ve programını istediğin gelişmeye uygun yönde yapabilirsin.

soğuma; sana burada anlattıklarım yazdığını görüp reaksiyonel olarak kaleme alınmış hızlı ve ani bir yazıdır. antrenman ciddi bir konudur burada ben oldukça genel geçer şekilde değiniyorum önemli başlıklara! soğuma özellikle bahsettiğin ağrılarını dindirmede önemli bir faktör neden? çok uzun şimdi o kadar uzun yazamam :) sadece antrenmanını yaptıktan sonra sonlara doğru temponu çok düşür ve antrenmanını öyle sonlandır. laktik asiti vücuttan uzaklaştırman için çok önemli bir durumdur bu. ki bu lanet olsıca asit senin ağrılarının baş müsebbibidir unutma. bir de mutlaka koşu sonrası açma germe egzersiz yap, yararları oldukça fazladır.

kısaca böyle kolay gelsin.

dayanamayıp bir eklenti yapma gereği duydum. birim antrenman (buna koşu, ağırlık, sıçrama ne derseniz) grafiğinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili aklınızda kolay kalsın diye şöyle söyleyeyim. yavaş yavaş artan belli bir noktadan sonra (zirveye ulaştıktan sonra) azalma trendine giren ve nihayetinde en düşük seviyeye ulaşan bir grafik olarak düşünün. bir nevi çan eğrisi işte.:)

abi yeni koşmaya başlayıp 20-25 dakika devamlı koşmak da nasıl iştir yalnız.

teşekkür ediyorum herkese, o kadar da yeni başladım sayılmaz, bir iki ay oldu, hafif tempoyla, 10 - 15 dakika ile başlayıp bir haftada 20 - 25 dakikaya çıkılabiliyor, oldukça zayıf olduğum için heralde süreyi kolay uzattım. çok faydalı şeyler yazmışsınız teşekkür ediyorum..

Aman dikkat. Turkcesini bulamadim ama shin splints diye bir olay var. Benim basima geldi ve yanlis bildigim icin daha kotu yaptim.

en.wikipedia.org

Kosuya yeni baslayanlarda ve aniden mesafe attiranlarda goruluyor. Ben "spora yeni basladigim icin oldu, kostukca gecer" dedim ve sonunda kosamayacak kadar agridi. Eger doktora gideceksen spor konusunda uzman birine gitmeni oneririm.

akla gelecek ilk ihtimal laktik asit birikimi olsa da tamamen anatomik bir rahatsızlık da olabilir. doktora gitmekten çekincek bir şey yok.

1- www.tcdd.gov.tr
2- italyadan baslayin 2 gun roma 2 gun floransa 1 gun milano 1 gun venedik falan.. eger italya icinde yolculuk yapicaksaniz en ucuz ve hizli yol tren www.ferroviedellostato.it/ (sitenin ingilizcesi varmi bilmiyorum) ben ayni sekilde italyadan basladim sonra fransaya gittim hic pisman degilim hatta havalar daha guzelken sicilyada deniz kum keyfi yapin derim ama parisi de kacirmayin!
3- sirf eurodisney icinmi parise gidiceksiniz :o simdiden soyliyeyim yasayacaginizin romantizmin 3te 2si pariste olucak (orange coffee dediydi dersin) ama parise gitmisken disneylandida kacirma orada balli popcorn ye its a small worlde kesin gir
4- turla gitmeyin onlara bagli kalirsiniz hem mesela atiyorum milanodayken vaktiniz olursa comoya falan gidersiniz turda yapamazsiniz bunu.. hostelworld.com !
5- pariste zorlanabilirsiniz ama zorlanmayabilirsinizde italyada zorlanmazsiniz aksanlari bozuk falan ama catir catir konusuyolar
6- ben temmuzda paristeydim guzel yerlerimde dahil yer yerim dondu yagmur falan vardi cok fazla italya daha guney oldugundan o kadar soguk olacagini sanmyorum tabi aralikta giderseniz donarsiniz venedik her daim soguk bu arada!
7- ayni gibi euro olarak dusunursen cok pahali degiller ama turk parasina vurunca pahali oluyor onun icin euro dusunmeye calisin.. bunun disinda roma gercekten cok pahali colloseumun etrafinda su 2 euro cus ulan carrefourdan ben 25 kurusa aliyorum metroda makineden 50 kurus! ama her zmn suya para vermeyin her tarafta cesmeler var siselerinizi doldurursunuz hep bosuna para vermeye gerek yok..
8- biraz uzun olmus evet zarari yok herkes gitmeden once ayni telaslari yasar.. son olarak paristeki metrolara cok dikkat edin cok karisik cok sacma hepsi kicimin kenarlari eger bisey olursa turistiz falan diyin ben var bilmiyoğğ falan diyin :):) italyada sorun yasamazsiniz buyuk ihtimalle insanlar cok yardimsever cunku.. parisienler icin ayni seyi soyliyemeyecegim..

iyi tatiller..

Hayırlı uğurlu olsun efem şimdi:
1- Benim de kız arkadaşım uçaktan acayip korkuyor. Binmeden sarhoş olmaya başlıyor binince de içeride 2-3 şarap çakıyor fondip; uçak 10bin feette ise o 25000 feette kahkahalarla gidiyor. Kimyasala girmeyin derim, gavur ellerde şimdi hastane mastane aramayın.
Şöyle olur uçaksız: Çeşme'den Roro gibi bir şeye binersiniz, direk İtalya'ya gidersiniz. Brindisi ya da Bari'de indikten sonra ya tren ya otobüsle(otobüsleri bilmiyorum) Roma'ya üç saatte gidersiniz. Ama toplamda yol İstanbuldaysanız 11 saat çeşme oradan roronun saatini bekle oradan 10 küsür saat italya derken neredeyse 2 günü bulur.

2-3) Ya italya'ya mutlaka gidin de fransa'ya sadece erodisney için gidecekseniz Viyana'ya da gidebilirsiniz; orada da Prater var. Bizim taptığımız bir yer Viyana. Paris'teki karmaşa yerine sakinlik, huzur, bisikletle dolaşmak, piknik yapmak, sosis yemek, müzelere gitmek daha cazip geliyor bize. Paris de güzeldir emme benim tercihim Viyana'dır. Venedikten trenle rahat rahat 10-12 saatte gidiliyor. Çok da pahalı değildi hatırladığım kadarıyla. Hem şehir Paris'ten 2 kat daha ucuz. Ama italya'da Roma, Floransa, Siena'yı göreceksiniz. Venedik pek de süper bir yer değil anladığım kadarıyla.

4) Turla gitmeyin. Hosteller çok güzel. Ucuz da bulunuyor. Ayrıca sürpriz: Hostelworld'ten yer ayırtırsanız daha pahalı oluyor. Hostelworld üzerine 5 dolar falan koyuyor. Prag'da bir Hostel'de kaldık bu sene kişi başı 20-25 euroydu ve otel gibiydi hem de en merkezi yerdeydi.

5- İngilizce idare ediyor her yerde. Ama gideceğiniz yerin önemli kelamlarını eccüh öğrenin. Sorularınızı gençlere sormaya çalışın yaşlılar ingilizce bilmiyor

6- Ya italya çok soğuk yapmaz da orta avrupa, fransa falan oraların pis bir soğuğu vardır. Kasımda gidin mesela ne bileyim martta gidin. Ama aralık ocak gibi christmas hadisesine girmeyecekseniz oturun evinizde. Ama bak christmas da çok güzel oluyor ama soğuğu göze alacaksınız. Aşkla ısınacaksınız.

7- Paris pahalıdır. İtalya kuzeye gittikçe pahalılaşır. Ama her zaman ucuz yerler bulunur. Örneğin 1 pizza(ki büyük oluyor italyan pizzası) 1 şişe şarap 20 euroya falan çıkılır turistik bir yere gitmiyorsanız. Pizza her yerde güzeldir. Pahalısı iyisidir diye aldanmayın italyada.

8-Bir şey değil. Viyana'da karar kılarsanız, aydınlatırım.
Öperim pasaportlarınızdan

DÜZELTME: Prater mart-ekim arası açık sanırım. Eurodisney kışın açık mı bilmiyorum bakın ona mutlaka

3) Eurodisney'de pek bir şey yok açıkcası. Çok şık bir themepark, fakat deliler gibi eğlenilecek bir yer değil. Zaten Paris'in dışında banliyö ile gitmişmtik biz. 1 günde hepsini gezdik diyebilirim. Bütün makinalara binmek için zaman olmuyor, sıra çok uzun oluyor fakat örneğin rollercoasterlar birbirine benziyor. 1999'da gitmiştik o sıralar çok sıradışı 4 boyutlu dedikleri sinema vardı. Eğer Mickey Mouse ile büyüdüyseniz evet bunun için Fransaya öncelik verin.

4) Turla çok seyahat yaptık. Sevimsiz yanları şunlar:
- Gruba uymak zorunda kalıyorsunuz. E tabii grubunuzu kendiniz belirlemediyseniz, cins cins insanlar da çıkabiliyor. Çok yaşlılar oluyor veya herşeyi çok eleştiren, rehberle münakaşaya girenler oluyor. Sonra surat yapıp duruyorlar mesela. O adamlarla hergününüz geçiyor. E bu noktada gruptan ayrılıp kendiniz de gezebilisiniz ama o kadar para vermişsiniz, geri alma şansınız yok vb.
- Rehberler mutlaka komisyon alacakları veya alabilecekleri uyduruk turistik alışveriş yapılacak yerlere götürüyorlar. Şimdiye kadar bunun aksini görmedim veya söyle diyeyim klasik laflarıdır "Buralardan alışveriş yapmayın, daha sonra daha uygun kalite şeyler alabileceğiniz yerlere gideceğiz" bunu duyarsınız. Götürdükleri yerlerde alışveriş yapmak zorunda değilsiniz ama zaman kaybı oluyor işte.
- Kötü bir turla giderseniz, konaklama, ulaşım vb. şeylerde de mutlaka sorun çıkacaktır.

İngilizceniz şukelaysa, şimdiden gidip Otel rezervasyonu, yerel turlar, görülebilcek yerler vb. plan ve programınızı yapar ve güzel, güzel ve geniş geniş görüşebilirsiniz. İyileri de vardır mutlaka ama hostel veya pansiyon pek akıl kari değil bence. Biraz para verip 3 yıldız falan bir otelde kalmak kesinlikle daha iyi olacaktır.

5) Fransızlar hepsi değilse de %99,9'u ingilizce konuşmuyor. Sizi anlıyorlar ama fransızca cevap veriyorlar. Bu alışveriş, yemek falan filan için geçerli. Metro, Otel vb. yerlerde ingilizce gayet güzel anlaşabilirsiniz.

Küçük bir tavsiye, eğer müze gezecekseniz gezinin ucuna İspanya'yı eklemenizi tavsiye ederim.

1) Mümkündür. Trenle gidebilirsiniz. İzmir'den İtalya'ya gemi de var. Bu daha romantik olur sanırım. Marmaralines'a bir bakın örneğin.
2) İlk kez gidecekseniz sırf Roma'da bile haftalarca kalabilirsiniz. Müze gezme meraklısıysanız İtalya'da Floransa'yı da şiddetle öneririm. Oradan da Verona, Venedik vs. yapabilirsiniz. Milano'dan uzak durun yeter. Fransa'yı maalesef çok bilmiyorum.
3) Keyfiniz bilir.
4) Kendiniz gidin kesinlikle. Hostelworld'de biraz bakının, %80 üstü rating alanların hepsi kalmak için çok güzel yerlerdir. Maddi durumunuza ve boşluğa göre çoklu ya da müstakil odalarda kalabilirsiniz. Hostellerde ayrıca turistlere de çok yardımcı olurlar, nerelere gidilir ne yapılır, haritasıydı bilmemnesiydi bayağı bir yol gösterirler size. Bunun dışında Avrupa'da kampçılık da acayip yaygın, ancak mevsimi geçiyor gibi şimdi yavaştan.
5) Avrupa'daki turistik şehirlerin hiçbirinde zorlanmazsınız.
6) Yazın gitseydiniz keşke. Donmayalım diyorsanız kışa kalmayın tabii ki. Avrupa Türkiye'den daha soğuk.
7) Nereye harcayacağınız size kalmış. Bütün turistik şehirler turist tuzaklarıyla doludur. İster gofret, ister kristal vazo alacak olun, en az 3-5 yer gezmeden almayın kesinlikle.

Arkadaşlar hepinize ayrı ayrı çok çok çok teşekkür ederim..

Uzun uzun neler yazmışsınız , harikasınız vallahi..

Akşam eşimle birlikte bir kez daha okurum tavsiyelerinizi , ona göre önümüzü görecek br plan yaparız artık..

Tavsiyeleri olan başka arkadaşlar olursa, yazarlarsa çok sevinirim..

Sizlere de tekrar teşekkür ederim.

Benim teklifim şudur ki, uçaktan bu kadar çok korkuyorsanız. Balıkesir tarafında Dikili'den yaklaşık 60 Euroya gemi ile Yunanistana, Yunanistandan da yaklaşık 60 euroya Italya'nın Bari kentine geçebiliyorsunuz.

Gemide olmak çok keyifliydi ve İtalyanın güneyinden trenle Fransa'ya falan gitmeniz de çok zor olmayacaktır.

2) Roma Avrupa'da gezdiğim en güzel kentti. Paris beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Fransa'dan Lyon'u öneririm ama İtalya>Fransa. Hele ki yemek yemeyi seviyorsanız.
4) Biz kendimiz helelöy gittik. www.hostelworld.com 'dan kalacak yerleri ayarladık.
5) Aynı durumdaydık. Çok sorun olmuyor. Polis, görevliler, bilet satıcıları zaten ingilizce biliyor. Diğerleri ile de el-kol-işaret anlaşıyorsunuz. Hiç merak etmeyin.
6) İtalya daha sıcak olur.
7) Konaklama (hostellar vs.) İtalya'da pahalı. Yemek-ulaşım ve geri kalan her şey Fransa'da daha pahalı. Roma'ya giderseniz Roma Pass diye bir olay var, direk havaalanından alıyorsunuz (tourist informationdan). 20 euro'ya şehir içi 3 günlük ulaşım bileti + müzelere indirimle girme kartı (ki ilk 2 giriş bedava)+harita içeren bir paket.

şimdi neredeyse 7 yıldır oynamadım ama hatırladığım kadarıyla anlatayım bir şeyler.

paladin maalesef oyun zorlaştıkça sıçan bir karakter. eğer sağlam bi resistance yoksa diablo ile kapışmak oldukça zor ama bir kere yolunu bulunca level atlayıp item bulmak için paso öldürürsünüz.
diabloya gitmeden önce resist. arttırıcı malzemeler (kalkan-başlık, yüzük...) kuşanın. özellikle elektrik resist.'ınız doksan - yüz arası olsun.

oyunun sonuna kadar geldiğinize göre dövüş esnasında portalınızı hep açık tutmayı ihmal etmediğinizi varsayıyorum. dayak yedikçe merkeze dönüp şişe depolamak beleş heal yaptırmak lazım. olay mahaline döner dönmez ilk işiniz de yeni portal açmak olsun.

zeal teke tek dövüşlerde abartı rakamlarda pek etkin değildi hatırladığım kadarıyla. galiba vuruş sayısı arttıkça verdiğiniz damage azalıyor. o yüzden fazla artısı olmasada başka bir skille deneyin. bir de baltalı ilah mısınız allahaşkına, ne işiniz var baltayla barbarlar gibi. paladine yakışan, tepesi taca benzeyen bir silah vardı, o'dur.

bir de taktik; diablo ceyran vermeye başladığında, genelde bir doğrultu üzerinde devam ediyor akım, o yüzden diablo etrafında sürekli halkalar çizerek vur-kaç yaparak dövüşün.
kafaya zumzuğu indirin, baktınız elektirik veriyor, hemen tur atmaya başlayın, şarjı bitince bi tane daha patlatın. (bu taktik zealle işe yaramaz. pert olursunuz)
arada bir de allah ne verdiyse dalın, sonra köye-tapınağa!? kaçıp eksiklileri tamamlayın, böyle böyle biraz sabırla üstesinden gelebilirsiniz.
ranger bayan bi işe yarmaz, boşa para vermeyin.
lod yüklediğinize göre fist of heavens a da ağırlık verin biraz oyunun devamında işinize yarar.

defans büyüsü için thorn dan şaşmayın derim.

Ranger hatunun yerine 3. köyden büyü atabilen bir savaşçı almanızı öneririm cold olursa sizin içinde iyi olur..

@naithan : ranger hatunun elinde 2 perfect ya da flawless cold veren gemli bow var.iyi cold koyuyor ama pek işe yaramıyor.normalde baya yarıyor da diabloda yaramıyor.

@uz : zeal a abandığım için başka adam akıllı skillim yok,levelı yükseldikçe vuruş gücü de yavaştan eşitleniyor normal vuruşa.dümdüz dalacaz bu gidişle,baya sabır lazım.
balta sorunu da başka silah olmamasından.bahsettiğin şey war scepter.bir ara vardı allah gibi bir tane,ona güvenip ortalama bir crystal swordumu sattım,sonra farkettim ki etheralmış kaldım mal gibi ortada.
+4 kere son 2 regionu toptan temizledim,adam akıllı rare item çıkmıyor.Çıkanlar da birbirinden dandik ya da paladinin işine yaramaz şeyler.
level atlamak da zor bu saatten sonra,başka skill de alamam.



bir de horadric cube'um rejuvenation potion yaratmıyor.heryerde 3 health 3 mana potla yapılıyor diyor ama bir şey olduğu yok.

Kiraladığınız adam Mutlaka Cold vurmalı. Yavaşlasın Diablo.

Resistler önemli. Ama resistance asla 90-100 olamaz normam zorluk derecesinde. Max 75 olur Unique itemler olmadan. Fire koyuyor Diablo yanılmıyorsam, bu durumda Fire Res.iniz önemli.

1.10 veya üst bir versiyonda en güçlü Paladin Blessed hammer kullanan Paladin'dir.
(bkz: hammerdin)

Holy Shield varsa kullanın.

Silah olarak +skill veren mace, scepter vs. kullanın.

evet zor, altı sene okuyup uzmanlığı kazanmak için dersaneye gitmek, kazanamazsan mecburi hizmete gitmek, kazanırsan bes-altı sene daha asistan olarak öğrenciliğe devam etmek vs. senelerce okumaksa kimine göre zor, ama bana sorarsanız 6 sene nasıl geçiyor anlamıyor insan, iyi ki altı sene derim.

fiziksel güç konusu da bazı bölümler için öyledir, ama kadın doktorların özellikle tercih ettiği bölümler var fiziksel güç gereksinimini minimuma indiren (dermatoloji-göz hst.), yani fiziksel güç basarılı olmak için cok gerekli değil, mental olarak güçlü olmak daha gerekli sanki.

lafın kısası, tıp fakültesine girmek "istiyorsanız" girin, kadın ya da erkek olmak fark etmez.

kadına erkeğe değil de fiziksel güce bakar bazı işler, orası doğru, ancak her doktorun yapması gerekebilecek temel işler içinde böyle bir şey yok.

bunun dışında zordur, evet, hem fiziksel(uykusuzluk, koşturmaca, uzun süre ayakta durma vb) hem zihinsel, hem duygusal olarak insanı zora sokar. bunun ödülü de maddi manevi olarak pek de ahım şahım değildir, süreçten kendi başına keyif alamıyorsan depresyon 30dan sonra seni bekler.

hah bu arada, ben baağyan doktorum, bir süre sonra sanırım tamamı errkek olan bir cerrahi departmanında asistan olacağım, hani sorun ediyor muyum, etmiyorum, 1-2 gün tereddüt ederler küfretmeden önce diğerleri, o kadar da çeksinler artık, alışacaklar bağğyan yanında sik%+&/&%&/!!!!! şeklinde konuşmaya:)) bitti gittiii:))

bunu sormamın nedeni baağğğyan yapamaz dedikleri için değil, onlar için yıpratıcı olduğunu düşündükleri için ve açıkçası benim de şüphelerim vardı=))
doktor olmayı istiyorum evet ama o meşhur, tıp zor muhabbetinden dolayı da tırsmıştım açıkçası! (bkz: tıp fakültesi)
ha tıp zor diyenler de genelde eczacı ol der ki bu da ayrı bir konu...
tavsiyelerinize teşekkürler... =)

Erkek-kız fark etmiyor, "doktorluk çok zor" dendiği kadar kolay da.. Her sene erkeklerden daha fazla kadın mezun veriliyor artık.

Şunu da unutmamalısın ama; kurt hocalar -hele cerrahlar- kız öğrenci sevmez.

tıp zor muhabbeti okulun bitirilmesi konusundaysa, bazı yerler için söylenen "eşek bağlasan mezun olur" sözünün de eşeğin biraz şanslı olması durumunda doğru olabileceğini belirteyim. ama tabi meslek hayatında da şans yeter mi bilinmez.

Bir maybaş olarak cevaplıyorum, mesleği, bölümü seviyorsan girersin, okur çıkarsın. En önemlisi girilecek bölümün size uygun olup olmadığı, mesleki sevgi haricinde. Derslerdir bilmemnedir yeterli temeliniz var mı bunlar önemli. Her şey uygunsa sizin için zaten zor mudur bilmemne midir sormazsınız. Bilgisayar prog bölümündeyim, 2 yıllık okulunu bu sene 6'ya uzattım ve görece daha zor ve sevdiğim bi bölüm için götümü yırtıcam. 35 gün uykusuz kalsam da, yiyecek ekmek bulamayacak olsam da o bölüm "doyuracak" beni zira. Tıp kazanabilecek kadar puan toplayabiliyorsanız (mario'ya döndü) birçok bölümü tercih yelpazeniz içerisinde değerlendirebilirsiniz! (şimdi sipariş verin bir ürün fazladan alın!)

kadınlar metalurji mühendisi olabiliyorsa tıp fakültesini ve uzmanlığı havada karada yaparlar. benim yakın arkadaşım yeditepe tıpda, kendisi okul zamanı bildiğin ağlıyor bu sene hastanede staja başlıyor kendisi beni unutun dedi o kadar yoğunlar ama çok iyi döner sermaye filan para alıcakın ilerde o var.

Tıpta okuyorum. 4. senem. Sınavda(ÖSS) denemelere oranla çok çok düşük yaptığımdan tıp yazdım, düşüncem "Boğaziçi ve ODTÜ olmazsa mühendis olmam ben arkadaş, adam gibi kazanamam ama doktor doktordur!" idi yani hiç istemeden girdim veya aklımda hiç ama hiç yoktu. İlk 1,5 sene gayet can sıkıcıydı ama şu an mutluyum. Genel durumdan sonra cevaplara geçelim.

Şimdi sıradan gidelim kadın/erkek ayrımına daha şahit olmadım. Ama bayan olmanın bence biraz avantajı vardır, hocalar daha kibar davranır. Bilhassa stajlarda vs. fırça yeme oranınız daha düşük olacaktır.

Fiziksel güç gerektirir mi, evet her bölüm ne kadar gerektirirse o kadar gerektirir, fazlası değil. Bildiğin bilek gücü diyorsan ortopedist olmazsan böyle bir problem çekmezsin herhalde. Nice harika kadın cerrahlar, doktorlar var sonuçta.

Senelerce okuma zorunluluğuna gelince, arkadaşlarım bu sene mezun oldu ve bir kısmınında son senesi. İnan bana şaşkın ördek gibi çoğu, lan ne yapıcaz diyerek geziyolar. Aralarında ABD'ye kapağı atanları ayırıyorum tabii ama bu bahsettiğim elemanların ODTU'de ITÜ'de okuyan adamlar olduğunu ekleyerek üniversitenin hemen bitmesinin pek de olumlu olduğunu söyleyemem. Yanlış anlama hayata erken atılmak iyidir de okul bitince o kadar da toz pembe olmuyor her şey. Özetle bu 6 senenin dışarıdan çok geyiği yapılır ama çok iddialıyım ki okula geç yaşta başlayanlar hariç tıbbın 6 sene olmasından şikayet eden bir tıpçı bulman çok zor. Yani 6 sene iyidir :)

Bu meslekle ilgili tek canımı sıkan TUS olayı. Yurtdışına gitme planları yapıyorum ben de. Efor gerektiriyor ve can sıkıyor, doğruya doğru.

Kendime geri dönersem ben istemediğim tıpta şu an çok mutluyum, çünkü çoook geniş bir alan insan vücudu ve ilgini çekecek bir şeyler bulmaman imkansız. E sen de üstüne üstlük tıp istiyorsan bence hiç bekleme. Uğrayacağın tek hayal kırıklığı TUS ve TUS sonrası maddi kazancınla alakalı olabilir onu ekliyeyim (gerçi mühendis olucam desen onun da garantisi yok) ama tıp eğitiminden yana korkun olmasın.

uzmanlığın üzerine zorunlu görev eklenince yaş oluyor 33 civarı, yani tıp gerçekten güzel bir bölüm, insan hakkında inanılmaz şeyler öğreniliyor fakat gerçekten bu kadar uğraşa değer mi bir de yurtdışı imkanları nasıl? malumunuz TUS denen bir şey var...

Başka bir bölümde iyi para kazanmak istiyorsan da master, doktora, tez vs. yapman lazım ki o da vakit alıyor. Bunun yerine 6 sene okuyup sonradan direk para kazanmaya başladığını düşün. Verdiğin 33 yaş gerçekten yardırarak para kazanmaya başlayacağın yaştır. Şu anda uzmanlıkta ilk senede nöbet, döner cart curt ile beraber 2000-4000 ytl arası kazanılıyor. Tabii gördüğüm kadarıyla 3000 ytl üstü kazanırsan bayağı ballısın demektir. Ama seneler giderek artan bir kazanç söz konusu olacak. Benim düşüncem Türkiye'nin şartları kötü de olsa maddi kazancın bir doktor içinm az olduğu yönünde o ayrı.

Yurtdışı imkanların bayağı geniş. Amerika'da da TUS benzeri USMLE sınavı var. Sözlükteki başlığına bakmanı öneririm. Onu zorlayıp giden tanıdıklar var ama bence TUS'dan daha çok kastırıyor efor olarak (sınavı belki de daha kolaydır, ben tüm süreçten bahsediyorum) hele ki dilin çok iyi değilse. Onun yerine yaz tatillerinde boş durma gönüllü çalış, staj yap, cv doldur. Sonra Avrupa'daki fakültelere başvur (ben bunu planlıyorum). Kağıt üstünde tamam süper de reelde işler mi bu plan dersen, ablam Günzburg'ta uzmanlığa başladı (cerrah hemi de). Yazları Dokuz Eylül, Ege, Cerrahpaşa'da gönüllü çalışmıştı. Doldurduğu cv, aldığı tavsiye mektubu ile Almanya'daki hastanelere başvuruda bulundu ve çoğu yer ablamı istedi. Şu anda çalıştığı hastane çalışma izninde sorun olunca (uyuzluk yapıp vermemek istediler) şikayetlerde bulundu "biz bu doktorla çalışmak istiyoruz" diye. O kadar da istediler yani. Oluyor çabalarsan.

TUS'a gelelim. TUS'un sinir bozucu bir süreç olduğu su götürmez. Fakat standart bir tıp öğrencisi 2-3 TUS'ta istediği seçeneklerden birine yerleşiyor. Çok fazla aman tus yaman tus dememek lazım. Benim hayalim açıkcası doğup büyüdüğüm güzel İzmir'in çok çok güzel üniversitesi Ege'de herhangi bir bölümde kalmaktı. Şu an AKP'nin üniversitelerin anasını bellemesinden dolayı bu planımı gözden geçiyorum. Almanca öğrenip, yazları gönüllü çalışıp CV doldurucam ben de her ihtimale karşı.

Eğer tıbbı hakkaten seviyorsan yaz. Hiç bir bölüm koşulsuz toz pembe bir gelecek vaad etmiyor. Hele Türkiye'de isen emeğinin karşılığını alman için çok çalışman lazım. Bunun tıbbı, mühendisliği yok. Tıbbın yine artısı vardır, vasatın vasadı okursun fakültede sonra pratisyen olursun, sonra kendini geliştirirsin isim yaparsın yine kazanırsın veya küçük ilçelerde bilhassa felaket para kırarsın kısa sürede muayhane ile. Opsiyonların bol, seçeneklerin bol. Fakat hayal kırıklıkları muhakkak olacak, ne seçersen seç kaçışın yok. Ama hedeflerinin peşinden koşarsan, hırslı isen, mesleği seviyorsan elbet ileride rahat edersin.

Ha bir de para için, muayenehane açmak için falan seçmeyen bu mesleği rica ederim. Zaten çok fazla puşt var öyle.

Pentagramın DVDsini izlemedim fekat dvd yi menüsünü açmadan windows explorer ile açınca kessin bonus monus gibi bi klasör çıkar. Onun içindeki vob dosyalarını dvd izlemek için kullandığın programla açabilirsin gibi geliyor. Olmadı bonus videoları video klasörünün içindedir hatta tek tek bak klasörlerin içine işte...

Denendi efem :) Olmuyor ne yazık ki.

kan akışının en hızlı olduğu yerler oldukları için...

cunku damara ulaşması oralarda daha kolay daha fazla kan emebilir. kulagındaki dudagındaki kan kesmez onu.

şerrefsiz olduklarından. yeter lan çektiğiniz ziyafet.

çünkü senin oraya eri$imin de kolay. dü$ünsene bi dev var kanı da çikolata. senin de ucu sivri bi pipetin var adamın neresinden istersen çikolata kanını içebiliyon.
neresinden içersin?
ağzına kadar gider misin yer la asdfşlkdaskj

benim çok kulağımı ısırmıştır bunlar..
güzel değil,el kol tercih edilir :)

Kuzenimin göz kapağını da, kulağının içini de ısırmıştı bu şerefsizler.

Ne kadar işe yarıyordu bilmiyorum ama geceleri kolonya banyosu yapıyordum yatmadan önce. Don-gömleğin kapattığı yerler dışında bir tek kulağımın arkasına kolonya sürmemiştim bir gece. Ertesi gün kalktığımda 2 ısırık alındığını gördüm oradan. Hayvan nasıl bir hırs yapmışsa, üşenmemiş keşfetmiş.

Açıkcası senin tarif ettiğin gibi bir oyun eskilerin dışında pek yok.

Adventure Company'nin oyunlarına bakabilirsin. Çok uzun değiller ama insana kafa yordurtuyor. Mesela Still Life, Post Mortem, Sinking Island.

Bir de Fahrenheit var, güzel ama ben muvaffak olamadım.

bitmeyen bir oyun olarak (bkz: mount and blade)

adventure ise (bkz: grim fandango)

Syberia =) bulabılırsen oynaman kesın gereklı
özellıkle ben escape from monkey islanddan sonra cok etkilenmiştim..

sonsuz olması ve grafiksiz olması açısından football manager tabiki :)
ikinci önerim tarife pek uymasa da (bölüm atlamalı çünkü) gelmiş geçmiş en iyi zeka oyunlarından biri olan supaplex. eski de olsa ben bilgisayarla tanıştığım ilk günden beri oynuyorum (aralıklarla tabi). hala bitiremedim sonsuz sayılabilir. bilgisayara format atcağım zaman ilk bu oyunun savelerini yedekliyorum :)

@arwear: grim fandango'yu bitireli çok oluyor. mount and blade'i deneyebilirim. teşekkürler.

@cubuk makarna: football manager da çok oynuyorum. sıkıldım diyebilirim.

kolay olmasın? ahah o zaman woodruff and the schibble of azimuth. walkthru kullanmadan (ve kafayı yemeden) bitirebilirseniz güzel bi jubile olur, "ya bırak hacı ben adventure'ları yaladım yuttum" gibilerinden..

civilization'un son versiyonunu düşün bence. epey bir oynatıyor kendini, daha dün gece savaş yaptım mesela. olabiliyor bu.

e o zaman full throttle diyecem ama monkey island'ı yalayıp yutmuş biri kesin lucasarts'ın bu oyununu da bitirmiştir.

bölüm geçmeli falan ama yine de gerek atmosferi gerek bulmacalarıyla montezuma's return'u kesinlikle tavsiye ederim.

lost via domus son zamanlarda çıkan nadir adventure oyunlarından. fakat hiç iyi değil. onun yerine sinking island'ı öneririm. gerçi onun da senaryosu saçma. batan ada mı olurmuş bırak allaşkına.

yeni evlenmis ve ev hediyesi olarak arkadaslarindan ps3 almis biri neden ps3 e yeni cikmis oyunlari almak istemez de baska tur oyun sorar.

gta4 al, metal gear solid al, ne bileyim.. yok almicaksan, o dev perdeyi bana ver : )

1 ve 2. için might and magic serisi (özellikle 6)
3. the longest journey.

bonus olarak (bkz: wetrix)

bahsettiginiz oyunlarin tarzini pek bilemedim ama, "bitmesin" dendiginde aklima ilk diablo 2 gelir. grafikleri de guzeldir icerigi de. kolay da degildir baya bi kastirir. hem yakinda diablo 3 de cikiyor, belki antrenman olur seversiniz onunla devam edersiniz efeem.

teşekkürler arkadaşalar, bunları alıp deneyeyim bir.

full throttle hariç, bitirdim onu da (:

eskidir meskidir ama oynadıgım en iyi adventure muhakkak edinin oynayın: FAUST (dreamcatcher oyunumuş ve seven games of the soul olarak da biliniyomus)

bitmesin diyosanız kesinliklee : oblivion ve morrowind i oynayınız derim
bide sims 2 bitmez bitirmek istemediginiz sürece.

harddisk'i tarar cunku aktif olarak. harddisk'e eri$im hizini du$urur, harddisk'in yava$sa ne kadar muthi$ bir sistemin olursa olsun zorlanirsin.

en basit haliyle, eriştiğin her dosya, sen erişemedne hemen önce taranıyor.

Elalemlerin bilgisyarı çat diye açılırken, ben niye çile çekiyorum? Bir senelik bilgisayar bu. Harddiski çok eski değil yani. Bir çözüm yolu yok mudur?

valla avira premium security suite kullanıyorum ve gerek vindowsun açılış hızından gerekse arka planda çalışırken yediği ramden çok memnunum. bunu yapan nod32 de var ancak premium security suite kadar verimli ve nitelikli değil.
bilgisayarı ilk aldığım gün üzerinde hediye gelen nortonu silip bunu yüklemiştim.

geceleri bomboş olan sahil yolunda bile trafik çevirmesi olduğunda araçlar birikiyor.

aynı mantık virüs programı için geçerli.

ayarları doğru yaparsan korunma/performans oranını tutturabilirsin. mesela salaklar için tüm dosyaları açmadan tara diye bir şey çıkıyor orada. oysa onu exe vs gibi ne üdüğü gerçekten belirsiz olabilecek dosyalara ayarlarsan ve ne bileyim indirdiğin 2000mb 'lık aviyi taratmazsan hızlıca kullanırsın.

Avast'ı bu konuda tavsiye ediyorum. Mis.

nod32 derim ben de. varlığı yokluğu belli değil. günde 2 kez update eder kendisini. virüs olsa hemen yakalar. mis.

çaresi bilinçli kullanıcı olup virüs programına ihtiyaç duymamak.

aşağı yukarı 15 senedir virüs programı kullanmıyorum, en fazla 2 kere virüs yedim, onlarda da ağlamadım çünkü riskini göze almıştım.

virüs programları aslında ya paranoyaklar ya da hakikaten paha biçilmez verileri olanlar içindir, onun dışındakilerin kullanmasını popülizme bağlıyorum.

sen hele bir halk diline indirgeyerek sormayı öğren.. ben de sana halk diline indirgeyerek cevap vereyim..
neyse bizim bi tıpcı ark. var -biz ona tüpçü diyoruz- yarın bulup sorarım ona sana cevap yazarım..

Merhabalar.

Açıkcası Ventral/Dorsal ayrımı ile ilgili sorusunuzu ve bahsettiğiniz şeyi tam olarak anlayamadım. Fakat kestirdiğim kadarıyla cevap vermeyi deneyeceğim.

Ön Boynuz ve Arka Boynuz hücrelerini oluşturan nöronlarda ilk olarak yapısal farklılık var. Ön boynuz kısmında büyük motor nöronların gövdeleri bulunur. Arka boynuzdaki nöron gövdeleri ise daha ufaktır.

İkinci olarak işlevsel farklılık var. Motor Ünit denilen ve kaslarımızın hareketini sağlayan sistem ön boynuzdan geçer. Bu sistemin elemanları omuriliğimizdeki ön boynuzda bulunan nöron (sinir hücresi), onun uzantısı(aksonu), nöromusküler kavşak (sinir-kas kavşağı, birleşme noktası gibi) ve de kastır. Zaten Sinir-Kas hastalıkları da buna göre "genelde" 4 sınıfta toplanır. Yani motor ünite yapısında olmasından dolayı bir çok hastalığın da medulla spinalis ön boynuzu ile ilgisi vardır (örnek ALS, SMA). Yani bu hastalıklarda eğer ön boynuzda dejenerasyon varsa gelen sinirsel ileti kasa iletilemeyecektir. Misal eski futbolcular Sedat Balkanlı ve İsmail Gökçek (Arda Turan'ın katıldığı Var mısın Yok musun isimli yarışmayı izlediniz mi bilmiyorum) ALS hastası.

Wallerian Dejenerasyonu -> Beslenmesi veya bütünlüğü bozulmuş veyahut zedelenmiş bir sinirin distal (uzak) kısmının dejenerasyonu, bozulması.

Çok teşekkürler

destek ve yardımdan oluyor diye öğrendim ama o da bulunamıyor, demin başka bir sorun için advance windows carele uğraştım o yapmış olabilir mi?

merhaba redg,

bir sitede şöyle bir çözüm sunulmuş:

"Guvenli kipte acıp, System 32 ve Windows klasorunun icinde olmaması gereken .exe dosyalarını silip, Regedit/../Run kısmını temizleyip, KB823980 ve Q331320 yamalarını yukleyip, sistemi restart edince sorun duzeldi..."

kaynak: www.hardwaremania.com (7. mesaj)

çözümlere bakıyordum ben de ama sayfaların çoğuda 404 hatası veriyor deminden beri, neyse bu açıldı deneyeyim bari. teşekkürler.

c:\windows\system32 klasoru altinda olmasi gerekir, yok mu?
edit: biraz basit bir cozum oldu ama eger orda yoksa ona gore bakalim diye dedim..sanirim sizin dosya var ama çalıştırdan çalışmıyor..

win xp mi?

aynı sorun bende de vardı... dosyaları gizle veya gizli dosyaları aç esçeneği çıkmıyorsa bilgisayarında malesef yan bastın demektir formattan başka cozum yok gibi gorunuyor..
istersen regeditle falan da uğraş ama ben zamanında yapamamıştım..

(xp için)

system32'de msconfig.exe olup olmadığını kontrol ediniz! Şâyet yok ise msconfig.exe dosyasını temin edip system32 içine kopyalayınız.

Hijackthis aynı işlemi görüyor ve daha detaylı liste sunuyor.
Gel gelelim msconfig'in olmaması hayra alamet değil.

evet yok bende, yani sadece çalıştırda gelmeme problemi değil. dediğiniz gibi dosyayı başka bilgisayardan alıp aktarmayı deneyeceğim akşam. bakalım, kısfmet.
şimdilik virüslerin yol açtığı diğer sıkıntıları atlattım. bu msconfigin olmaması ne gibi problemlere yol açar, önemli dosyalarımı aktarayım mı başka harddiske?

dosyayı başka bilgisayardan ekledim şimdi çalıştırıyor ama başka sorunlar da var herhalde bakalım.

Valla hukuki değil ama ekonomik bir çözüm önereyim. Yöneticiyi şikayet etmekle tehdit edin ve bunu bütün apartman sakinlerine de bildirin. Kendi payınıza düşen 2000 YTL yi ödemeye razı olduğunuzu da söyleyin. Üzerinize yürürlerse onları da dava edeceğinizi belirterek ipleri iyice gerin. Sonunda 400 YTL'yi 10-15 neyse artık daire bölüşmeye razı olacaklardır.

Neden ekonomik:

(bkz: oyun teorisi)
(bkz: prisoners dilemma)
(bkz: first best)
(bkz: second best)

bence gidin şikayetçi olun sonra da, eğer artezyenin açılmasında kusurunuz yoksa yani açıldığından haberiniz bile yoksa ve açılacağını bilseydiniz bunu kabul edeceğiniz zannedilmiyorsa, 2000 ytl cezayı ödedikten sonra bu cezayı kusurlu olanlara rücu ettirebilirsiniz.. bu demek oluyor ki git şikayetçi ol.. sonra 2000 ytl ceza bayıl... sonra da bu parayı almak için yöneticiye veya kapıcıya kapıcıya ya da her ikisine birden dava aç...
yöneticiye açman daha mantıklı çünkü kapıcıya açtığın davayı kazansan bile onda para olmadığı için ödemeyecektir.. e adamcağızın evinde eşyası da yoktur ki hacze gidebilesin. ki bunu yapsan bile bu hoş bişey değil.. ayıptır adamcağız kaç para kazanıyo ki sen adamın evinden malkaldırıyosun..
ayrıca yönetici haketmiş bunu..

tahminimce sole: artezyeni kullandiginizi resmi olarak belgeleyen bi belge yok, evinize artezyenin geldiinden haberinizde yok, o artezyenin su saatinden gectiinizdende haberiniz yok ama suyu acan kapicinin haberi var, kapiciya emir veren yoneticinin haberi war. Dava acmadan once 2000 ytl cezasi olduunu belgeyen bi yaziyi bastir bilgisayardan belediyenin sitesinden. Su faturanin fotokopisini cek. Ikisinide sitenin girisine duyuru panosuna koy. Tanidik bi avukattanda bi yazi al su tarihte dava acilcaktir falan filan diye. Onuda koy. Bak bakiim nasil cirpinip duruyo site sakinleri. Ayrica sana fiziksel saldirida bulunamazlar, dag basinda yasamiyonki git polise onun icinde dava actir. Dediim gibi as panoya milleti korkut. Istersen git direkt yoneticiye soyle 400 ytlyi bolusturun yoksa ben davaya gidiyom die.
not: oyle buyuk bi siteyse merak etme kimse dava acilmasini istemez, ayrica okadar buyuk sitenin bir aylik toplanan aidati sana gelen faturanin 10 katidir 100 katidir bu ne sacmalik.

Selamlar.

Yazdıklarınız ve özellikle bu haksızlığa tahammül edemiyişinizi takdir ediyorum :) Annem de babam da yılların avukatı ki İzmir Barosu'nun yönetimindeydiler falan fişmekan. Bu akşam yazdıklarınızı okutup, avukat olarak fikirlerini sorup size yapmanız gerekenleri veya yapabileceklerinizi ileteceğim.

böyle bir şeyi yasal yollara çözmek boşa zaman kaybı olacaktır. kapıcı ve yönetici ile konuşup, bu işi şifaen çözmek gerekir. parayı onlar versin..

ya yönetici tam eski kaşar olacak c,insten, felegin cemberinden geçmiş bi kadın ve kocası. yani adamlara laf anlatamıyorum ki.rüşvet vermeyişime anlam veremiyolar, ver kurtul diyolar. biraz daha tartısırsam cidden kavga edicem
kapıcı desen 3 cocugu var karısı hamile nesinden alıcam 400 ytl yi?? zaten asıl suç yöneticinin, su saatleri berbat durumda, defalarca yaşanmış bu olay sallamamış, cezasını bulsun istiyorum.
ben iyisi mi artık bi avukatla konusucam.
bu arada ev sahibimiz de ismi bilindik bir mafya adamı, bizim blogun yarısı onun, simdi daire bası ceza gelirse adama da bi 40 bi ytl giricek. o da bi dert bunlar şikayet etti diye bizi gösterirlerse agzımıza sıçar mı bilmiyorum
:( komedi gibi ya. resmen ödeyecegiz parayı sanırım.apartman toplantısı yapıcaz, durumu acıklıcaz ona karar verdik.belki insaniyetli davranır ve bölüşmeyi kabul ederler.

bu olayı nasıl çözdük?

izsuya şikayet etmeye gittik. adamlar hiiç sallamadılar. artezyenyasak olmasına ragmen sikayet edemedik.
sonra dilekçe verdik su saatimiz incelensin diye. 3 hafta sonra saatiniz arızalı, diyerektenparayı bundan sonraki su faturalarımızdan düşeceklerini söylediler.

ben bu olaydan bi bok anlamadım ama saat arızalı marızalı degildi, buna eminim, yani bi yandan "devleti mi kazıkladım?" diye içim sızlasa da (çünkü bu saat arızalı degildi taamen gerizekalı yönetici yüzünden oldu)
böyle bi düzende ne dogru ki ben dogruyu arıyorum diye işime bakıyorum
iki gün önce izsuya bi daha gitti eşim, böyle bi olay yasanmasın gelin bizim artezyeni kapatın dedi ama ıı-ıh. umursamıyolar

opendns kullananlarda daha sık görülüyor bu sorun. ben dns ayarlarımı normal hale getirdim sorun çözüldü.

29 haziran 2008 turkiye de internetin sicmasi

ben "uzunca bir süredir" yazmıştım arkadaşlar son zamanlar olan bişey değil benimkisi...

Bağlantını sömüren trojan olabilir.

Tavsiyelerim:

1) Hijackthis (başlangıçta açılan programları detaylı olarak gösterir. Bilmediklerinin açılmasını engellersin)
2) Dracula Virus Temizliyicisi (belli başlı 1-2 trojanı ve gereksiz temp dosyalarını siler.)

aynı olayı ben de yaşıyordum. formatla düzeldi

valla 3 yaz önce abazalıkta sınır tanımıyordu italyan kardeşlerim. bizim grupta ne kadar leş gibi alman varsa hepsine yazıyorlardı. hatta bir tanesine evlenme teklif etmişti biri yanımda cidden. sanırım sarışınlara karşı ayrı bir ilgileri var.(bir yerden tanıdık sanki)
ha sonra kanadalı bir kıza taksi şoförü "gel bize sana makarna yapayım" diye ısrar etmiş gecenin bir yarısı,tabi o arkadaşın yalancısıyım bu durumda öyle de olmayabilir.

turistleri potansiyel seks kaynağı olarak görüyorlar(bilin bakalım nereye benziyor bu:) ama sanırım farkları,tecavüz edip öldürmüyorlar...

italyanlar türklere garip bir biçimde çok benzer. bilemiyorum neden.

iklimlerin insan kültürü, yaşayışı, mutfagı ve ruh hali ile çok yakından ilgisi vardır.
Birebir aynı iklimi yaşadıgımız italyanlarla bizim aynı olmamız kaçınılamaz.

Bence iklimden degil de dinden kaynaklaniyor bu benzerlik; dinin egemen oldugu toplumlara bak, erkeklerde hep bir abazanlik ve yukarida saydigin ozellikler egemendir.

İtalya'ya tatile giden bir kaç kişiden duyduğum kadarıyla sokaktaki adamından garsonuna kadar hemen tüm erkekler taciz derecesinde asılıyor, kendilerince flört ediyorlarmış. Ama elle sarkıntılık veya tecavüz gibi fiziksel taciz olmuyormuş.

Nedeni sanırım aşırı kendilerine güven, malum italyan erkeklerine duyulan bir hayranlık var kızlar arasında dolayısıyla bu onları daha cüretkar yapıyor olabilir...

kısa süreli bir tatil için gittim yaklaşık birkaç ay önce ve asılan, laf atan ve çoook yakışıklı olan İtalyan erkeklerine pek rastlamadım. insanlarının da pek sıcak kanlı ve yardımsever olduklarını da düşünmüyorum ancak bizim gittiğimiz dönem onlar için de tatildi ve turistler akın etmişti. sokaklarda dolaşan hemen herkesin de yanında sevgilisi vardı. sanırım artık karşı cins konusunda pek yokluk çekmiyorlar:) yani yukarıda söylenenleri doğrulayacak herhangi bir tavırla karşılaşmadım ama kısa süreli bir deneyimden genelleme yapma yanılgısına da düşmek istemem. sonuçta adamların bu konuda namı almış yürümüş. yine de sıcak kanlı olduklarını düşünmüyorum.

gittiğiniz bölgeye göre değişecektir tavırlar.

Dedigin durum yoreden yoreye, insanindan insanina degisir. Daha once 3 kere gittim Italya'ya, pek cok yerini de gezdim. Mesela ufak kasabalarda herkes kendi halinde takiliyor, kimsenin laf attigi ettigi yok. Firenze'de bar kapilarinda gelen gecen kiza sulaniyorlardi, catir catir hem de, hic sektirmeden. Milano luks kesim oldugundan kimsenin laf attigi yok sehirde fakat ornegin havalimaninda boarding yapilirken onumuzdeki 7-8 kisilik Italya ayisi turundeki hayvan cinsleri bi onlerindeki gayet normal giyinmis kiza bakmak, laf etmek, dayamak, surtmek gibi bilimum seyleri gerceklestirmislerdi. Roma'da gencler var, gezip, sevismek tek hedef kafada, o da laf atarak degil arada muhabbet denk geliyor, tanisip ediyorlar falan, zaten turist var hep.
Cana yakinlik konusunda ise evet oyleler ama bu yazma anlaminda degil, adamlara ciao diyosun muhabbet basliyor. Genel bir cana yakinlik, irsi bir yavsaklik var.

@tilda konuyla alakasiz ama Bologna Universitesinin yaz okuluna mi gittin? Eger oyleyse senle nasil kontak kurabilirim?

Anlasilan Turkiye'de turistik bolgelerdeki abaza ve kirolar nasil yurtdisinda "turk erkegi" denildiginde akla geliyor ve abaza turistlerin agzinin suyunu akitiyorsa, benzer durum bizim turk kizlari icin de gecerli anlasilan. turistik yerlerde gordukleri veya gormeyi birak, duyduklari insanlar icin agizlarinin suyunu akitip muhabbetini yapiyorlar :)

@tilda, ne yaz okuluna gittim ne de italya'ya ama kizil ve cilli isen ben de seninle tanisabilir miyim :P

Ho visto che la ragazza dai capelli rossi Tilda prima. e io che kick donna Japon asino! Tilda così è il mio, stare lontano dal suo Mrtskn e Nochristrequiress!

Bu abaza italyanlar zamanla turkce'de ogrenmistir. Saluti!

@tilda, gecinmesi zor insan karakter sahibidir , o sorun olmaz da burada olmaman fena olmus. neyse artik, ben oralara gelirken-neresiyse artik :S - eksi duyuruya yazarim gorusuruz o zaman :P italyancam icin google translate sagolsun, ciao!

Ablam Venedik'i gezerken (bu ilkbahar) yaşlı başlı takım elbiseli bir adam tarafından afedersiniz ellenmiş. Adam sokakta gösteri yapan tiplerdinmiş Charlie Chaplin gibin giyinmiş vs. Ablam öfkeyle dönünce mahçup şekilde elini ağzına götürüp "o ow" gibilerinden bir tepki vermiş, şirinlik ayaklarına yatmış. Öyle olunca da ablam gülüp geçmiş (dövemez zaten napson garibim). Yani abazanlıktan öte (veya onla beraber) biraz da rahatlar, patavatsızlar.

hakkaten onu yapalım (y)

ben kurdum bir lig; ek$i super lig...

#29768 ve de (bkz: uefa euro 2008 fantasy football )

ben kurulu lig bulamayarak, sözlükte başlık aratıp göremeyerek saat 00:15 civarında şöyle bir şey yaptım. eğer ki çok katılımcı yoksa buradan devam edelim, yoksa siz daha önceden toplaşmıssanız özür diliyeyim (ki sanırım arka arkaya asmışız duyuruyu) oradan devam edelim, eğlenelim.

Katılım için kod: 109407-16719 anladığım kadarıyla duyurudan sonra teşebbüs olmadığından buradan devam diyeyim ben, yanlışsa düzeltirim :)

edit: Katılım için yeni kod: 3039-783

Katıldık ek$i lig'e, Allah yüzümüzü kara çıkarmasın.

katilim kodu nedir ?

Bildiğim kadarıyla nereye uçuyorsanız zaten oraya başvurmanız lazım. Mesela Belçika'ya başvururken uçuş rezervasyonunu Almanya görürlerse arıza çıkar.

Eğer gezinizi kendiniz organize edecekseniz mutlaka geliriniz olduğunu veya anne-babanızın geliri olduğunu göstermeniz şart. Olayı nasıl finanse ettiğinizi göstermenizi istiyorlar. Mesela ben Almanya'ya başvuru yaptığımda anne ve babamın vergi levha fotokopileri, yok efendim baro kayıtları falan gösterdim.

Eğer arkadaşınızın vizesi ve izni gereği süresi bitmemişse kıllık yapmalarına hakları yok.

Belcika'da Delirium Cafe her bira-severin ugramasi gereken bir yer. Birkac kere.

Otel/pansiyon yerine mumkun oldukca couch-surfing olayina girmeye calisin. Sirf maliyet degil, sizinle biraz sohbet edecek, ilgilenecek, tuyo verecek bir yerli olmasi buyuk bir arti.

1.hizli treni bilemeyecegim de, eurolines var otobus olarak bu ulkelerin hepsinden hepsine ulasim var. www.eurolines.com

2.www.hospitalityclub.org (bu sitede hangi ulke olursa olsun mutlaka ama mutlaka cok ucuza bazen bedavaya bile kalacak yer bulursunuz)

4.avusturya'ya gitmisken, cek cumhuriyeti'ni(ozellikle prag ve karlovy vary) gormemek olmaz. viyana-prague trenle ya da otobusle 3-4 saat. hatta cek cumhuriyeti-slovakya bile yapilabilir sonrasinda.

1)fransa,belçika,almanya arasında hızlı tren var. ama hızlı trene bu kadar takılmayın derim. imkan olduğunda gece trenlerini kullanın. hostel masrafını azaltırsınız. gittiğiniz şehrin istasyonunda bütün güzergahları görebilirsiniz.
2)kalacak yer ve yemek masrafları falan için günlük 50 euro ayırın. bütçenizi bu şekilde ayarlayın. genelde bu kadar tutmaz ama beklenmeyen masraflar da olacaktır arada. az kişiyseniz yer bulabilirsiniz ama gitmeden 1-2 gün önce internetten yer ayırın.
3)çantanıza dikkat edin. para, bilet ve pasaportu gizli bir kesede üzerinizde taşıyın.
4)belçika da brugge çok sevimli bir şehir. görün derim.

bir aralar Thalys'in kampanyası vardı, Fransa Belçika Almanya arası hızlı trende çok komik paralarla ulaşım sağlıyordu. Özellikle bu firmaya bi bakarsan sana yardımcı olabilir.
ayrıca olabildiğince ulaşıma dikkat edin, gezmek görmek maliyetinden iki kat daha fazlasını ulaşıma harcayacaksınız çünkü.
gezi planınızı daha çok kuzey tarafından yaparsanız daha az maliyete daha çok yer görmüş olursunuz, tabi hareket noktanız neresi olucak bi bilgim yok ama, kafamda çizdiğim rota şu şekilde oldu: Paris - Amsterdam - Köln - Nürnberg - Prag - Viyana - Milano (Como Gölü) - İstanbul
Bu açıdan şimdiden söyleyim en ucuza mal olabilecek rota bu olsa gerek ki bu bile pahalıya patlar ama eğer rotanızı baştan çizer ve ilgili uçak biletlerini bir an önce satın alırsanız maliyetiniz epey düşer. Ama tabi İtalya'ya gidilmişken bi floransa'yı görmemek, Almanya'da Duvar önünde resim çekmemek, brüksel'in meydanında oturup bir bira içmemek olmaz tabi ama dediğim gibi maliyetli olur. bu yüzden bir an önce geçiş ülkelerini belirleyip uçak bileti mi tren bileti mi artık neyse bir an önce satın alınması.
Bunun yanında hosteller geceliği 50 Euro dan başlıyor bunu bir yana not edin, gerekirse gideceğiniz yerde sabahlamayı tercih edebilirsiniz, mesela paris dediğiniz yer 1 günde kesinlikle bitmez, 3 gün en azından bütün güzelliklerini görmek için anca yetecektir. hele hele musee de louvre için en azından 2 ila 3 saat tour eiffel için ise yine 1 saat kurukta beleyeceksiniz ki hani daha versailles fln... yani kalacak yer için ucuz yerleri tercih etmeniz yanı sıra -formula 1 hostelleri mevcut en ucuz olarak benim bildiğim- tekrar söylüyorum mümkün olduğunca sabahlamaya trende uyumaya özen gösteriniz.

1- kesinlikle ryan air ve easy jet'in sayfalarında gezin! ben geçen yaz madrid paris uçak yolculuğu gidiş dönüş vergiler dahil(aslında sadece vergiler var:)) 35 eur'a yaptığımı bilirim.

2- yunanistan italya arası feribotlar oldukça uygun interrail biletin olmasa bile
2005 yazında bari-igumenitsa feribotu 54 eur. idi

3- interrail biletin yoksa ülkeler arasaı tren yolculukları oldukça sarsıcı olabilir. yine geçen seni ryan air'e yönelmeden evvel ispanya fransa arası tek gidiş biletin 212 eur. (öğrenci tarifesi) olduğu dumurunu yaşamışlığım vardır. bu örnek dışında sen de araştırırsan göreceksin ki tren oldukça sarsıcı olabliyor.

4- yine de bastıra bastıra söylüyorum EASYJET RYANAIR ve GERMANWINGS bu üçü kolunda altın bilezik:)) kesin ama kesin olarak bir düşün derim.

5-içimden bir his turkmsic gibi birşeye dahil olduğunu söylüyor. haklıysam beni uyar sana birsürü ayrıca tavsiye vereyim. TurkMSIC ne la? diyorsan boşver bu maddeyi yoksayabiliriz

interrail.genctur.com

paris konusu açılmışken 3 günlüğüne gidiyorsan louvre gerçekten fuzuli oluyor hele ilk seksiyonundan sonra adeta çıkmak için koşarak geziyorsun. 3 günlük paris gezisinde ne louvrede harcayacağın 1 gün(yarım gün gezme yarım gün de ancak dinlenme,ne de eiffel kulesi önünde bekleyeceğin 4-5 saat lüksün var. bu ikisini yaparsan pişman olursun uyarayım. ve evet paris'i mutlaka görmelisin bence

Cevaplar için çok teşekkürler. İlk eklemem gerek şey uçak biletlerimizi aldık, vizelerde tamam ve interrail olayıyla alakamız yok.

Yaptığımız planı en azından kafamızdaki şeyi söyliyeyim. Yine sizden "mantıklı olmuş", "mantıksız olmuş de git ya" şeklinde yorumlar bekliyorum.

İlk olarak gidişimiz İzmir - Stuttgart olacak. Ablam orada doktor olduğundan o noktaya gidiyoruz., kendisi bizi karşılayacak. Yaklaşık 3 hafta gezme süremiz var çünkü 31 Temmuz'da Hamburg yakınlarında Wacken Open Air'de olacağız, olmamız lazım Opeth, Bodom izleyecek deli gönül. Bu 3 hafta'yı şu şekilde değerlendireceğiz:

Stuttgart -> Munih -> Viyana -> Uçak ile Roma akabinde Floransa, Venedik, Milano (4-5 gün İtalya yaparız diyoruz) -> Marsilya, Bordoex oradan Uçak ile Paris (6-7 gün Fransa olur diyoruz)-> Hollanda - > Hamburg

Sonra yaklaşık 8-9 günümüz kalıyor ki onda da Almanya'yı gezip Dortmund uçağıyla döneceğiz.

Aklımıza takılan sorun şu ki 4-5 gün İtalya'da 3 şehir gezmek için yeterli olur mu? Çok mu yorucu olur? Veya 1 haftada Fransa'da Marsilya, Bordoex ve Paris yapmak uçak kullanılmazsa yorugunluktan adamı öldürür mü? Biraz daha rahat ve dinlenerek gezmek için aradan İtalya'yı çıkarsak mı ne yapsak? Yoksa 2 kez 2 nokta arasında uçak kullansak mı daha iyi olur?

Dipnot: TurkMSIC'tan değilim ama kıyısından köşesindan EBAT olarak bulaştık :)

interrail bileti alman daha mantıklı. o kadar ülkeyi gezmeye yürek dayansa cep dayanmaz. misal münihten prag a ikinci sınıf tren bileti 40 euro. 1 ay içerisinde hiç gezmesen 14 15 şehir gezersin ve interrail biletin yoksa çok tuzlu olur.

selam hamburg´ta nerede kalacaksiniz fikiriniz var mi sizlerle ilgilenebilirim hamburg´ta zamanlari ayarlarsak. kesinlikle italya´yi cikarmayin derim ben interrail kullanin pasa pasa gezersiniz

Ekonomik olmasını istiyorsunuz fakat hızlı trenlerden bahsdiyorsunuz. Hızlı trenler pek ekonomik bir çözüm değil. Interrail ile alakamız yok demişsiniz fakat interrail bir ulaşım tercihi neticede ve sizin gibi biri için daha hesaplı olacak. Eğer güzergahınızı iyi ayarlayabilirseniz flexipass'lere bulaşabilirsiniz.

Sonuçta zevklerinizi, ilginizi biz bilmiyoruz. İlgisiz biri için Roma 1 günde gezilebilecekken bazıları her şeyi görmek isteyebilir. Demek istediğim, planınızı sadece gideceğiniz ülkeler, şehirler üzerine yapmayın. Neler görmek istiyorsunuz? Görmüş olmak için olmayın. Gideceğiniz yerde ilginizi çeken neler var? Oraya gitmeniz için değer mi? Avrupa'nın yarısını gezmekten bahsediyorsunuz. Çok şey göreceksiniz, çok eğleneceksiniz, fakat her şeyi kısıtlı sürede bitiremezsiniz. Daha fazlasını görmek isterseniz, çok daha fazla yorulacaksınız. Aradaki denge size kalmış.

Her yer trenle yakın. Çok uzak sıçramalar yapmayacaksanız uçağı kullanmanıza gerek yok bence. Ancak önceden çok ucuza ayarlayabilirseniz işe yarayabilir. Konaklamaya vereceğiniz parayı gece trenlerine verebilirsiniz. Bir de sizi ağırlamak, gezdirmek isteyenleri geri çevirmeyin. Her zaman bilen birilerine takılın.

- Bir kere bence programı baştan yanlış yapmışsınız. Batı Avrupa, özellikle kuzeybatı çok pahalıdır. Daha ortaları, doğuları ya da bilemediniz güneyleri gezmeliydiniz. Gezilecek görülecek şeyler her yerde var.
- Hızlı treni de boşverin. Bu trenler otobüse ve normal trene değil, havayoluna alternatiftir. Heves ettiyseniz denemek için 1-2 kere binin ama tasarruf yapmaya niyetliyseniz kesinlikle size gelmez.
- Avrupa'da trenler otobüslerden pahalıdır. Eurolines'a bakın siz. Yazın ucuz uçak bileti bulmak zor iş.
- Hospitality club ya da couch surfing imkanları bulamazsanız (ki daha önceden tecrübeniz yokken bulmanız zor) hostel için www.hostelworld.com kullanın. Hem yeriniz garanti olur hem de walk-in fiyatlarından kesinlikle daha ucuza rezervasyon yaparsınız. Milletin yorumlarını da görmek mümkün. Ama bence hosteli de boşverin direkt bir dandik çadır (20-25 liralıklardan), birer de uyku tulumu ve mat alın kendinize. Her Avrupa şehrinde çok güzel ve donanımlı kamp alanları var.
- Açık söyleyeyim, o kadar yeri 3 haftada gezemezsiniz. Yani gezersiniz de, pek bir şey anlamazsınız gezdiğinizden.
- Roma'yı görün yeter. Gerisi yalan :)

İyi yolculuklar.

Yorumlar için teşekkürler. Genel olarak bir toparlıyayım:

- ilk olarak batı-kuzey batı avrupa'yı gezmek bizim değişmez planımız. çünkü hem almanya'da ablam+arkadaşımın akrabası var. hem de zati kuzeyindeki wacken'daki festivale gideceğiz. ayrıca fransa'yı görmek istiyoruz. zaten ikisinin arasında hollanda kalıyor. yani abi buralar pahalı misal ispanya+portekiz çakalım gibi bir şey söz konusu olamaz, teklif dahi edilemez :)

- hızlı tren olayı zamandan kazanmak için aklımıza gelmişti ekonomik olduğundan değil. fakat bir çok kişinin "amman ha" tepkisi ile karşılaştım. yolculuk + ekonomi için bir gün gece treni, bir gün hostel şeklinde olacak gibi gözüküyor. ayrıca yardımcı olan bir hayırsever kullanıcın bahsettiği gibi germanwings'ten aldık uçak biletlerini. ucuz bilet bulursak direk alıp rotada rötüşlar yapacağız.

- hostelling club'a üye başvurusu yaptım, bekliyorum. fakat sıfır referansla yeni bir üyeye gel buyur denilir mi orası şüpheli.

- "pembeli kız" wacken'dan sonra (ki tam olarak 3-4-5 ağustos'a tekabül ediyor) hamburg-berlin civarını gezmeyi düşünüyoruz. irtibatı nasıl sağlayacağız? he bu arada başka bizi bizi ağarlamak ve gezdirmek isteyen sevgili okuyucular! beklediğiniz an geldi. işte size fırsat :)

- 386dx kocaman köşeli bir jetonu düşürdün bende çok sağol :) zaten wacken'a gidip çadır kurucağız. çadırı wacken'dan hemen önce almayı düşünüyordum da yola çadırla çıkarsak hakkaten de bayağı bayağı ucuza getirebiliriz yolculuğu. aklıma gelmemesine hayret ediyorum. muhteşem öneri cidden tekrar çok sağol.

- en temel şeyi sona saklıyayım, gezmek benim için oranın yemeğini yemek, içkisi içmektir her şeyden önce :) fransa'nın güney sahilinde içip çadırda sızmak ve elde harita tekrar yola koyulmak şu an bayağı sempatik geliyor kulağıma. ha 2. haftada hal kalmazsa görürüm ben seni derseniz tabe ona da bir şey diyemem.

bana mail adresimden ulasirsan sizi hamburg´ta gezdiririm kalacak yer de ayarlariz hostel falan.oradan da berlin´e postalarim sizleri ;)

[email protected]

www.couchsurfing.com

kalacak yer problemini kolaylar ve de çok ucuza getirirsiniz.

her memleketten, her yerden insanlar var. size kendi evlerini açıyor, yatacak yer veriyorlar ya da şehri gezdiriyorlar ya da benzeri şeyler. bunlar için de ücret talep etmiyorlar. tabii türkiye'den bir hediye götürmeniz yerinde olur. siteye bakmadan yola çıkayın derim.

hızlı tren olmasa bile normal trenlerin çoğu da 200'e çıkıyor batı avrupa'da.

bizim oralarda et kırmak deniyordu buna. formsuz olarak kaslarını zorlayınca birkaç gün ağrıması normaldir. zamanla geçer.

yaklaşık 1 haftada geçer ama ilk 3 gün ızdırap olabilir, son günleri ise bayağı hafif, sadece merdiven çıkarken ufak sızı hissedecek şekilde. zaten zor dönemi atlatmışsınız. çok kötü hissediyorsanız dinlenin, vitamin kullanın.

isinmadan birden yuklendigin icin oyle malesef.
aklina geldikce bacaklari, ayaklari salla isinir gibi. faydasi oluyor.

hamlamışın sen..ıyı olmus kasların acılmıs..krem surmek suretıyle masaj yaparsan yada yaptırırsan rahatlarsın ıyıce.bıraz acı cekersın ama deger sonunda..

valla bende de olmuştu 1.5 sene hiç maç yapmadıktan sonra birden yüklenince.5-6 güne zor geçmişti.ilk iki gün afedersiniz tuvalete bile gidemiyordum.zamanla geçiyor evet,ama assert h'inde dediği gibi hareketsiz bırakmayın bacakları çok.
geçmiş olsun,sunum falan varmış bide.

birincisi isinma yapmadan bir spora baslamak intihar etmekle birebirdir. tamam olmezsin ama kaslarini yirtabilir etesi gunleri inanilmaz agrilar cekebilirsin. bu normal. hele ki uzun zamandir spor yapmiyorsaniz cok cok normal.

tavsiyem sicak dusun altinda kaslariniz icin cekme hareketleri yapiniz. bacaklarinizi iyice gerin kaslar tekrar yerine otursun ve kaslarin iyice yumusamasi lazim.

anlayacağın, sadece laktik asit birikmesinden ötürü.en az bir haftanı alır geçmesi, ikinci günü daha ağır geçebilir halsizlik, umarım yanılıyorumdur.

en iyi tedavisi ağrıyan kasları ısındırmaktır. hafif hafif gerin...

çok rahatsız ediyorsa ısınana kadar koşun.. bunye hareketsı kalmasın

bir daha da siz siz olun ısınmadan bır futbol macına baslamayın.. gozunuzu hastanede acabılırsınız..

lif kopmasi olsa ertesi gun olmadan cok once fark ederdin bence, 3-4 saniye icinde mesela :)

verdiğin örneklerin eşsiz olduğunun farkındasındır umarım:) ama yine de aklıma gelen birkaç örnek serpiştireyim buraya: death'in son iki albümünü bir dene derim. sonra beni öfkeyle hüzün arasında gidip getiren ama görece sert olan bir mors principium est var. tabii dt'nin kardeşi in flames'in ilk halleri belki... yine dt'nin haven albümünü sevdiysen insomnium diyorum. sözlerinde hüzün bulamasan da borknagar'ın empiricism ve epic albümleri black metal tarzında hoş olabilir.
tekrardan belirtmek isterim ki the gallery eşsiz bir albümdür:) o vokal de eşsizdir, o grup da eşsizdir.

gojira var... seversiniz belki.

melodik yapısı harika olan bi grup daha tavsiye edebilirim. opeth, özellikle blackwater park, morningrise ve my arms your hearse albümleri dediğin gibi tıpkı.

ayrıca noumena adlı finlandiyalı melodeath grubunu da söyleyebilirim. yeni keşfettim ben de. üç albümleri var, absence ile başlayabilirsin.

in flames whoracle albumu... at the gates tüm albumler mp 3 full .. eehe

@dr cucu: ya cidden the gallery gibi başka bir albüm bulamıyorum :( melodiler sağlam olsa bile o albümdeki vokal (ki dt'nin the mind's is I dışında diğer albümlerinde bile aynı tat yok) bulunmuyor! diğer bahsettiğin albümlere bakıcam sağol.

@pispinti: teşekkürler..ona da bakayım ben.

@schimsonique chaiselongue: opeth'i biliyorum ve seviyorum, ama onun yeri biraz ayrı bende, clean vokale gidip geliyo ve biraz daha "sakin" ya benim saydığım albümlere göre o yüzden başka bir tat onlar sanki. teşekkürler yine de.

@x factor: in flames'i dinledim melodik ve sert gayet de gaz parçalar ama hüznü eksik :( at the gates de dinledim o da in flames gibi iyidir, yeri ayrıdır ama bambaşkaymış aradığım :) teşekkürler.

amon amarth sanırım bahsettiğin ve istediğin şeye en yakını. ne yazık ki başka bir dark tranquillity yok, olmasın da :)
istediğin gerçekten zor birşey ama , with oden our side isimli son albümlerinde amon amarth'ın baya dark tranquillity kokan şarkıları vardı.

The Gallery öfke ve hüznünü başka yerde bulamazsınız bence. In flames bu anlamda daha neşeli daha bir hayat dolu kalır. Dissection örnekleriniz de çok pis olmuş. Tarz olarak birebir değil ama hüzün demişken Sentenced-Frozen derim ben.

öfke arıyorsan dying fetus, lamb of god iyidir. dying fetus amerikan brutal death metali yapar, lamb of god da gene amerikalı ama thrash metal yapıyorlar tür olarak.
katatonia - brave murder day albümünde de hem hüznü hem öfkeyi bulabilirsin.
isveç metalinden ise soilwork, scar symmetry,nightrage gruplarını deneyebilirsin.

gercekten "ben black metal dinlemek istiyorum" diyorsan, black metal tarihinin en ama EN iyi albumlerini dinlemeden bu isteginin gerceklesemeyecegini bilmelisin.

Doktor sana receteyi yazsin:

Mayhem - De Mysteriis Dom Sathanas (Tum zamanlarin en iyi black metal albumu olarak kabul edilir)
Ulver - Nattens Madrigal (Black metalin nasil Asil oldugunu gostermek icin ideal album. Yalniz kulaklikla dinlememelisin, kalici sagirlik olabilir)
Enslaved - Blodhemn (Milattan sonra 700'lerin sonlarinda, kuzey kiyilarinda bir yolculuk resmen. oyle kutsal bir album ki..)
Darkthrone - Transylvanian Hunger (1999'da bu albumu dinledikten sonra senelerimi verip norvecce ogrendim. super, efsane bir albumdur)
Taake - Over Bjoergvin Graater Himmerik (Conceptual bir album, turunun en iyilerinden)

Simdiden gecmis olsun.

Not: 2007 temmuz'dan beri black metal dinlemiyorum. Adeta biraktim, 10 aya yakindir Caz dinler oldum.

Unutmadan, Cradle Of Filth'mis zartmis zurtmus 5. sinif gruplari dinleme :)

Death - The Sound of Perseverance (al sana öfke, hüzün, melodi her bi şey)
Agalloch - Ashes Against The Grain (hüzün, ve doom dozajı muhteşem, vokallerde gayet doyurur)
Katatonia - Brave Murder Day
Forefather - Steadfast (Folk/Black, bazen clean giriyo o bozmazsa seni muhteşem albüm))
Covenant - Nexus Polaris (hüzün sıfır hemen hemen de ilgini çekebilir. Grubun son black metal albümü)

Biraz melodik kaçacak ama Kalmah'ı bi denesen... Eski Bodom günlerini andırır...

death ornegi cokca verilmis ama death'te aradigin sekilde bir huzun bulamayacaksin sanirim. yine de death gibi efsane bir grubu dinlemeden gecme bence, symbolic albumunu bir dinle. acikcasi ofkeden ve kederden kendimi jiletleyesim gelir her dinledigimde....

anathema-silent enigma ilgini cekebilir, doom gunlerinden kalma, serttir yeterince.

yav aslında kısaca senin aradıgın sey isvec death metali. bu akıma mensup grupları ara, begendigin olur begenmedigin olur orası ayrı....

@alwaysdrunk: evet başka dt yok sanırım...amon amarth'ı biliyorum...fena diil (ama o kadara)...sağol.

@sui: evet bulamicamı anladım en yakınlarını arıyorum napim :( sağol.

@baldur: eyvallah, ben iskandinav metalinden olan örneklerini dikkate aldım bile..

@hlathguth: eyvallah doktorcum, pek ilgi çekici albümler yazmışsın, tek tek bakıcam hepsine...ben de aylardır trip-hop'a takılmıştım ama bu aralar anksiyete, konfüzyon ve de depresif duygudurumdan mütevellit metal endikedir diyorum...filte milte bakmıyorum zaten :)...iskandinav olmayan vede içinde az da olsa tıraş metal tandansı olanlar bu ara çekmiyo büneyi.

@there is nothing left for me: eyvallah...Agalloch - Ashes Against The Grain çoktandır listede dönüp duruyor, bol bol dinlerim..üşürüm dinlerken. diğer söylediklerini de denicem...sağol.

@metal revolution: kalmah dan da haberdarım...sağol.

@alpinsamuray: ee ben illa belirtmek istemedim evet direkt viking metali benim aradığım, buz gibi, simsiyah ve de agresif/hüzünlü. death i aldım bile listeye...sağol! ben bi sorayım dedim işte kimlere öncelik taniim diye yoksa zaten iskandinav metaline girenleri fırsat buldukça deniyorum.

yazarken "yeyin" ama yiyin şeklinde telaffuz edilir.

"yeyin" tabii ki. ama günümüzde konuşma dili, yazı diline yansıdığından dolayı "yiyin" zannediliyor.

düzeltme: "yeyin" yanlışmış.

edit: fikir değişikliği

yeyin olduğunu söylen arkadaşlar "yemek yeyorum" mu "yemek yiyorum" mu derler ve yazarlar acaba? :)

yiyin'dir doğrusu, sesli harf inceliyor.

evet "yiyinti" ve "yiyintili" diye kelimeler olduğuna göre doğrusu da "yiyin" olmalı sanırım. ilk cevabımdaki onayın kaldırılmasını talep ediyorum.

-yor eki (ı)yor ve (i)yor şeklinde yerine göre eklenir yani daralma değildir :)
örnek: gel-(i)yor-um

ÖSS zamanını yaşayan ve yaşatan zavallı bir suser olaraktan bunun daralma olmadığını net hatırlıyorum. "ye"mek fiiline gelirken bizzat fiildeki seste düşme oluyor.

neyse "yi"qwertyu sonuçta.

tamam ama benim dediğime zıt bir şey değil ki :) aynı şeyi ifade ettim. verilen örnekler "başlıyor, kanı­yor, oynuyor" vs. "başla, oyna, kana" köklerine sahip örnekler. bunlar + -yor eki daralmaya örnek tıpkı "yiyor" gibi. çünkü kökte değişme oluyor.

ama "-yor" her halükarda ses daralması yapar derseniz öğrenci jargonuyla "cort"larsınız :) ki, itirazım da bunaydı. kendi (i) ve (ı) da getiriyor demek istediğim. ama bir yerde "-yor eki olan şey daralma değildir" gibi yazmışım sanırım, yanlış ifade etmişim.

bu sohbeti şöyle bitirelim: ekşi duyuru, kazandırır!

"demek" fiili de "diyip" olmaz bu arada. yemek ile benzeşiyor ya hani, değineyim dedim :)

yeyin gari..
yimeyin.. yeyin
(bkz: yemeyin)

Yeyin olcak abi o bakma sen bu elitlere:P Ben de "yemek"ten, "demek"ten yeyin diyorum. Gittikçe kibarlaşıyo dil, kaba olanlar, direnenler kazanacak! (du baken daha ne kadar saçmalıcam ehah)

'yiyin efendiler' demisti cem karaca.

yemek eylemine gelen eklerden sorunun çözümünü bulmak mümkün olabilir.
burada kafa karıştırıcı olan kök ile ek arasına giren "y" harfidir. bu yüzden pispinti'nin ilk akıl yürütmesi aslında akla yatkındır; fakat kendisinin de sonradan ikna olduğu gibi, yanlıştır.

buyrun örnekler:
yi-y-ecek (ye-y-ecek değil)
yi-y-en(ye-y-en değil)
yi-y-erek(ye-y-erek değil)

haliyle sevgili pyro'nun verdiği örnek duruma şahane bir açıklama getirmektedir.

"yiyin" efendiler

Siz de bunu yediniz? Eheh doğrudur abi yiyin olcak herhal. Eskiden böyle değildi sanırım. Çok eskiden... (duygusal üç nokta)

"yiyin"
ye- kökünde daralma oluyor..

burayi bir deneyin: Şütte (tel. 0212/293-9292) ve Atlas Kasabı Nisantasinda

pangaltı metrosundan çıkınca yukarı doğru yürüyün, mezarlığa doğru...
sol kaldırımdaki 2 şarküteride de bulunur...

yeniköyde bi şarküterinde mevcut fakat ismini hatırlamıyorum şimdi.nişantaşındaki şarküterilerde de mevcuttur.

akmerkez - macrocenter

kurtulustaki butun sarkuterilerde.tarifi de asagıda narkadas yazmıs pangaltı metrosundan cıkınca...

butun cevaplara eyvallak, ama sarkuteride bulunanlar salam-fileto falan olmasin? ben boyle bildigin yarim kilo löp ariyorum diyim.

ya benim bildiğim migros, tansaş vs.'de domuz eti reyonları oluyor ayrı.

yarım kilo lop et var kurtulusta merak etme.

En iyisi, çeşitlisi, tazesi ve temizi Dolapdere'de Kozma Gıda'da bulunur. (Bir diğer adı da Yeni İdeal)
Istanbul'da hemen hemen herkese Kozma verir domuz etini zaten.
Fiyatları ise benim gördüğüm en makul fiyatlar.

hemen hemen ayni paraya asus var. ayni ozelliklerde.
ben asus derim. acer'in i$ciligi coooooook kotu.

@assert h: ASUS F3SV240DR modeli mi dediğiniz model?

@want2die: ama ankara'dayım ben :)

acer alacağına o parayı hayır kurumlarına vererek hem stress sahibi olmaktan kurtulur hemide iyi bir iş yapmış olursunuz ama illa lapitop isterem derseniz o zaman acer harici hiç farketmez hangi marka olursa olsun onu alınız.

e kardeşim madem söylüyorsun işin detayı ne derseniz aramaya inanıp ya benim yazdıklarıma ya da genelde acer diye aratın bin türlü çeşidi çıkar bu acer denen angut aletlerin hatalarına eksikliklerine ve piçliğine dair.

walla acikcasi ozellikleri ve fiyati iyi duruyor ama sonra cok sorun cikartabilir,cikarmayabilir de
www.hepsiburada.com
yorumlar kismina dikkat

ben alt modelini yaklaşık 1,5 ay önce aldım. sıfır sorun çıkardı. sadece kendi angutluğumdan ses kartı ile ilgili problem yaşadım. koşarak al.

Bilgisayar alırken pek dikkat edilmeyen noktalar:
* Servis
* işçilik (kasa/malzeme kalitesi)

Muhtemelen sen de magnifik özelliklerine ve fiyatına bakıp da heyecan yaptın, doğru mu? Fakat yukarıda bahsettiğim 2 hususu göz ardı edersen sonra çok üzülürsün. Acer notebooklar ilk bakışta üstün özellikleri ve makul fiyatlarıyla dikkat çeken bilgisayarlar. Fakat sorarım size, bu adam babasının hayrına mı bu özelliklerde bilgisayarı bu fiyatlara satıyor a canlar?? Demek ki var bi bit yeniği ki adamlar o bokluklarını gizlemek için süpersonik özellikler ve damping fiyatlar belirliyorlar.
Kısacası: KEFALLEME! (üzülürsün, üzülürsün, ağlarsın.. :p )

yok yok "x52sa".

tamamen salliyorum, tukuruk bezlerinden biri sisiyor olabilir. yemek yerken tukuruk bezleri cok aktif hale gelir. sisen taraftaki tukuruk bezin deli gibi tukuruk uretiyor ancak urettigi hizda agzina bosaltamiyorsa tukurugu (tukuruk kanalinda bir tikaniklik / daralma olabilir) sisiyordur dogal olarak. yemek bittikten sonra tukuruk bezleri normal calisma temposuna dondugunde, tukuruk bezinde biriken tukuruk yavas yavas agzina bosalgiginda da geri iniyordur.

Pelikan geldi aklıma direk :P Ben de tamamen sallıyorum, eğer yediklerini çiğnerken o bölgedeki kasları fazla zorluyorsan kramp girmesi benzeri bir durum oluşuyor olabilir.

tükürük bezinde taş olabilir. sallamıyorum, arkadaşın başına gelmişti.

allah korusun ama benim aklıma lenf bezleri geldi çene-kulak arası deyince. gerçi oradalar mı bilmiyorum ehah

doktorunuza "çıtlatmak" yerine ciddi ciddi gidip rahatsızlığınızı anlatsanız? hatta yemek yiyip öyle gitseniz de şişkin iken görse durumu?

orada tükürük bezi ve lenf bezi var. şimdi yemek sonrası şiştiğine göre olayın lenf bezi ile alakası olamaz, tükürük bezi ile alakası vardır. doğru kbb'ciye gidiyorsun mutlaka da üniversite hastanesine :)

alaksiz gelebilir ama son derece mumkundur: cene kemiginde bir problem olabilir. film cektirmek gerekir

asus f3sv (1800ytl civari)
asus x52sa (2200ytl-2300ytl civari olmasi lazim, deli bir cihaz)

-dell xps m1330-

1.700 civarı olmalı şu anda.

acer aldım. bir soru sordum ve acayip bok atıldı acer'a burada ama internete bakarsanız (www.donanimhaber.com) en çok tercih edilen laptop'un acer aspire 5920 olduğunu görürsünüz. fiyat/performans harika. ısınma sorunu yok. 2gb ram, intel çift çekirdek işlemcili (T7500), 256mb geforce 8600 gs, 160 gb hdd olan model 1700-1800 ytl civarı. inanılmaz memnunum.

t7700, 8600 gt, 250 gb hdd olan modelinde 2000-2100 ytl civarı olması lazım.

bu aralar ipini koparan firma kampanya yapıyor. o kampanyalara bir bak istersen.

asus x52sa'nın vista puanları pek parlak değil (o konfigürasyona göre).

senin yaşında senin gibiydim. şu an rejim yapıyorum. birkaç sene bekle derim. bünye bir otursun.

bu metabolizmadan kaynaklanan bi durum ya . bende tam tersi bi durumla savaşıyorum. 2 gün içinde hayvan gibi alıp , veremiyorum.. yapılacak birşey yoktur fazla, yinede yemek olayını abartmamak lazım. bi zamandan sonra metabolizma yavaşlayıp daha yavaş enerji tüketmeye başladığında anında kilo almak gibi bi durum ortaya çıkacaktır. zaten vücut kendisini ayarlar kilo bakımından..

Çok yemek önemli değil. Metabolizma kaynaklı zaten bu tip olaylar.

Dengeli yemelisin. Düzenli beslenmek çok yemekten daha iyi.

Balık yağını dene bir de...

ben de aynen o yaşta o kiloda (60) o boydaydim. şimdi 74üm rejim yapmaya çalışıorum.
üni, ayrı ev, bira ve bilgisayar sagolsun.

Tiroid hormonlarını kontrol ettirmeni önerebilirim. Eğer kandaki seviyeleri normalse durum normaldir, hatta keyfini bile çıkarabilirsin.

kısaca söliyim, aldığın enerjiyi kas yaparsan kilo alırsın. Çünkü sende yağ olarak kalmıyor.

Bunu yapman içinde ağırlıklı spor yapman lazım ama asla terlemeden, koşmadan. protein tozu fln de kullanabilirsin, ya da bol proteinli şeyler yersin spor yapmadan önce.

o zamanda kilo almazsan bikini giyerim.

olmayinca olmuyor, 197 boy 60 kilo olarak diyorum bunu.

sigara içiyor musun bilmiyorum ama içiyorsan bırak.

bir arkadaşımın (hehe vallahi arkadaşım) ailecek yapıp çok olumlu sonuçlar aldığı southbeach diyetini önerebilirim.
2 hafta + 2 hafta = 1 aydan oluşan bir diyet.
ilk 2 hafta meyve, yoğurt, karbonhidrat, şeker / tatlandırıcı vs kesinlikle yok.
sadece yumurta, et ve sebze yeniyor. havuç yasak.
bir de günde 20 adet fıstık = 10 fındık ve buna ek olarak 1 küçük kare bitter çikolata hakkınız var. diet cola, meyve suyu, alkol kesinlikle yok. yani dışarı çıktığınızda su ve soda+limon içebilirsiniz sadece.
bu azap dolu 2 haftayı bitirdikten sonra son 2 hafta günlük olarak 1 dilim kepek ekmeği, 1 kase kepekli makarna, 1 kase light yoğurt ve 1 porsiyon meyve yiyebiliyorsunuz.
southbeach diet diye google'da aratsanız zaten binlerce sonuç çıkar fakat çoğu yabancı olduğundan saçma sapan yemek tarifleri veriyorlar.
bu arada arkadaşın babası doktor, kendisi de bu rejimi yaptığından sağlıklı olduğunu düşünmekteyiz :)
göbek eritmek ise maddi imkan yoksa her gün düzenli disiplinli mekik çekmeyle mümkün olabilir (rejimin yanında tabii).

Beslenmeni düzenlemedikçe yapacağın egzersizin anlamı sıfırdır. Tıp fakültesini kazandığım sene ben de 76 kilodan yaklaşık 90-92 civarına çıkmıştım. O yaz spor salonuna yazıldım, deli gibi antremana rağmen kilolarımı verip - alıyordum. Sonra salonun anlaşmalı olduğu diyetisyenle görüştüm ve verdiği haftalık programı uyguladım. 2 ayda 83 kiloya indim. Şu anda da kilom 78-81 arası oynuyor (çok yiyorum :). Demem şudur ki yemek yeme düzeni olmadan bu iş olmaz.

Size en büyük önerim bir diyetisyenle konuşmanız. Bunun en büyük artısı (bir başka duyuruya da aynı şey yazdım) bu programlar bir doktor tarafından hazırlandığından hem tekrar almıyorsunuz. Bu yüzden "sabah eti form, öğlen yoğurt, akşam salata" gibi hem zararlı hem uyguladığınızda kiloları üçer beşer geri alacağınız ölüm orucu gibi diyetleri yapmayın.


Anladığım kadarıyla spor salonuna gitmeniz olanaksız gibi. Koşu bandı yerine step makinası gibi basit ve ucuz cihazlar var. Onlardan alabilirizsiniz. Size şu egzersizleri önerebilirim:

Haftada en az 3 kez 30 dakika koşu
Günde 50 mekik. Alışınca sonradan arttırın.
Hiç asansör kullanmamak. Hatta koşuya zaman yoksa merdiven inip-çıkın antreman olarak.

Diyet olarak:

.Günde en az 3 öğün yemeniz lazım. Mümkünse sık ve az öğünler yiyin.
.Yatmadan 2 saat öncesinde yemek yemeyi kesinlikle bırakmalısınız.
.Sabahları uyanınca mutlaka yemek yemelisiniz. Uykuda vücut bazal metabolizmadadır. Uyandığınıza enerji tüketiminizin hızlanması için kahvaltı mutlaka ama mutlaka edin.
.Şekerli gıdalardan uzak durun. Mesela çok şekerli içiyorsanız çay içmeyin. Meyve suları taze sıkılmış değilse uzak durun, kısıtlayın. Ama Olips vs. tarzında şeyleri her halükarda unutun.
.Unlu mamüllerden uzak durun. Her öğün en çok 2 dilim ekmek yiyin. Kurabiye vs. kesinlikle yok.
. Tatlı ihtiycanızı dondurma ile gidermenizi öneriyorum. İnşallah seviyorsunuzdur, yine biraz sütlü çikolatanın çok zararı olmaz.
. Kuruyemiş kesinlikle yok.
. Sabah kahvaltısı önerim: 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu, 2 kibrit kutusu büyüklüğü beyaz peynir, 5-6 zeytin, istediğiniz kadar salatalık - domates, bir-iki ince dilim ekmes (mısır ekmeği daha iyi olur). Yanına sizi mutlu edecek şeyleri "Çok Az" ekleyebilirsiniz (1-2 dilim salam, 2-3 tatlı kaşığı reçel veya bal gibi). Kahvaltıda tereyağ kesinlikle yok! Domnatesin üstüne zeytinyağı gezdirebilirsiniz.
. Öğle yemeği önerim bir kase yoğurla beraber bir porsiyon pilav. Yanında yine salata olabilir. Yanında 3-4 köfte vs. et güzel gider. Bu öğünden 2-3 saat sonra fırsatınız varsa meyve yiyin. Akşam et yiyecekseniz öğlen sebze yemeği yiyebilirsiniz. Yiyeceğiniz pilav nohutlu olabilir. 3 günde bir öğle yemeği olarak tek posiyon tereyağsız yoğurtlu iskerder veya beyti yiyebilirsiniz.
. Kola çok seviyorsanız günde 1 kutu kadar (330) DIET (ama sadece diet) kola içebilirsiniz.
. Akşam yemeği artık ev halkına kalmış. Akşamları eşiniz ne yaparsa yapsın her şeyden azar azar yemeye gayret edin. Ve mutlaka salata isteyin. Öğle yemeğine göre eksik kalan şeyleri eşiniz yaparsa çok iyi olur. Mesela öğlen sebze yerseniz akşama bir porsiyon kıymalı-peynirli makarna yiyin. Ama daha başka bir şey yemeyin ve porsiyonu aşmayın. Özetle ekmek husuna dikkat edin. Şeker, unlu ürün yok unutmayın. Tatlı için sütlü dondurma, bazen de çikolataya başvurabilirsiniz. Tahıl - et ve süt ürünü - karbonhidratlı besin - meyve bunları her gün almalısınız! Yoksa sağlıksız beslenirsiniz. Doymak için her öğün istediğiniz kadar salatalık-domates-yeşillik yiyebilirsiniz. Öğünlerde yine kolayca doymak istiyorsanız yemeğe başlamadan önce bir bardak su için, yemekten sonra da bir bardak su için. Öğün araları 1-2 tane meyve iyi olabilir (ama fazlası değil, çünkü çok şekerliler)

Ne diyet yaparsanız yapın aklınızda kalsın diye tekrar yazmak istiyorum :)
Ekmek ne yaparsanız yapın her öğün en fazla iki ince dilim.
Unlu mamül yok.
Şekerli gıda yok.
Tereyağ vb. katı yağ yok.

Bu diyetle ben haftada 1 kilo verdim ve pek de sorun çekmedim. Sonra verdiklerimi de geri almadım.

-şok diyetlere kanıp zamanınızı boşuna harcamayın.

-bir mutfak tartısı alın. böylece hazır yiyeceklerin kalorilerini hesaplayabilirsiniz. mesela bir paket bisküvi ortalama 110 gramdır. 100 gram için 400 civarı kalori alırsınız. içinde 11 tane bisküvi olduğunu düşününce bir bisküvi 10 grama geliyor, 10 gramda 40 kalori ediyor. uzun bir hesap evet ama sayısal diyetler epey kilo verdirebiliyor.

-3 ana ve 3 ara öğün olarak beslenmeye çalışın. sabah kalktığınızda 2 dilim kepek ekmeği, peynir, zeytin, domates, salatalık ve bitki çayı ideal olabilir. ilk ara öğün için 1 elma, öğle yemeği içinse evden hazırladığınız light reçel sürülü bir sandviç ağzınızın tadını bozmadan sizi doyurabilir. bunun gibi, biraz da internetten araştırma yaparsanız yaz bitmeden sonuç alabilirsiniz diye tahmin ediyorum. kolay gelsin.

ben bu yolla 3 ayda 19 kilo verdim. biz bir şey biliyoruz da söylüyoruz yani.

merhaba öncelikle şu dikkatimi çekti :) troy'un kitabı kolay geliyomuş:) abi benim gözüm yememişti zamanında pek kolay sayılmaz bence :)(umarım aynı kitaptan bahsediyoruzdur.)

Bana sorarsan çevre edinene kadar(arkadaş ortamı beraber çalmaca stüdyoya gitmece fln)
evde sevdiğin şarkıların listesini yap.sonra internetten tablarını akorlarını indir.böyle bir dene.baktın abi sarmadı orkestrasyon istiyosun.çalmak istediğin şarkının midisini indir.basit bir midi edit programı ile gitar kanalını kapat sen üstüne çal :) hatta birde böyle dene
birde şu var abi kendimden bildiğim.kendi tarzını yaratana kadar taklit etmeye mahkumsun.(hem ayrıca çokta zevkli)

mesela şarkının akorlarını buldun.ve bu akorları bilmiyosun fakat internette bir çok akor tablosu mevcut.guitar chord table yada guitar chord dictionary fln yaz google a çıkar sanırım.

ayrıca emule de bir sürü audio book mevcut(notası + orjinal mp3ü + gitar kanalı olmayan mp3 ü)
guitar audio book diye arattır.sonracığıma guitar book+cd diye arattır.guitar lesson diye arattır bir sürü kaynak çıkıyor karşına.

üstad yanlış anlaşılma olmuş, troy'un alıştırmaları ya çok kolay yada çok zor dedim.yani başlarda kolay sonrada çok zor, seviyemi aşıyor anlamında.benim ihtiyacım olan seviyesi yavaş yavaş artan bir alıştırma programı.jazz, blues vs. birsürü e-book indirdim, improvisation (doğaçlama) falan öğretiyorlar, çaldım denedim ama, bariz bi gelişme göremiyorum ben...

guitar pro programınıda deniyebilirsin zira o program için oldukça çok materyal var.biliyorum kitaplar eboklar sıkıyor zor çözülüyor.
birde kendi gelişimini kendin farkedemezsin kolay kolay.
magesy de guitar speeed trainer diyede bir program vardı.art of shreding için

Bora Uslusoy - Gitar Metodları..

Vallahi tamamen aynı konumda sayılırız. Aynı şekilde tıp'ı kazanınca elektro almıştım ve 2 ay kursa gitmiştim.

Troy Stetina'nın kitabı solo çalmak için iyidir. Yapamadığın egzersizlerde ısrarcı ol.

Nota-gam öğrenmek derdinde değilsen guitar pro çok yardımcı oluyor. Basit akorlara oradan bakabilirsin. Bunun yanı sıra çalmak istediğin çalmaktan hoşlandığın parçaların tablarını indirip çalışırsan çok keyif alırsın.

Etrafında senin gibi yeni başlamış basçı-gitarist-davulcu vs. varsa stüdyoya girin veya parça çalışın.

Son olarak nota-gam öğrenme derdinde değilsen, bunun derdinde ol :) Youtube'da birsürü video mevcut. p2p programlarıyla da sürüsüyle kitap indirebilirsin. Ama ne yaparsan yap, keyif almaya bak, bunun en kolay yolu da guitar-pro ile parça çalışmak. Ben bu şekilde gitardan keyif almaya başladım. Üstüne arkadaşlarla stüdyoya gitmeye başlayınca zaten gerisi gelmişti.

alkolik imam doğru söylüyor. bora uslusoy un kitabı bu için çok başarılı kaynak, yanında cd side var düzenli çalışırsan çok iyi bir tekniğin olur.yeni basımı varmı bilmiyorum ama sanırsam tüneldeki mağazalarda bulabilirsin.

sistematik çalışma en önemli şey bence.ama adı üzerinde sistematik ve çalışma olduğu için pek eğlenceli olduğunu söyleyemem şahsen.ayrıca hepimizin yetenekli olduğunu düşünürsek konservatuarda okuyan arkadaşlardan tek farkımız çok çalışmıyo ve doğru tekniklerle ilerlemiyo olmamız.konstaki arkadaşlar en az 5 saat çalışıyor her gün mesela(tabi hakkaten bu işi ciddiye alıyosa! [spor akademilerinden pek bir iş çıkmayınca spor olsun diye okuyan arakdaşlarımızda mevcuttur konservatuarda!])
hatta bu bile yetmiyor.Paco De Lucia nın bir sözünü duymuştum(kulaktan kulağa gelen bi dalga neyse) ben her gün 12 saat çalışıyorum eğer birisi 13 saat çalışırsa beni rahatlıkla geçebilir demişti.
ayrıca her ne çalışırsan çalış metronomla çalış derim...Özellikle çoook yavaştan başla.yavaş çalmak daha zor nedense.

Tamam beyler...çok makbule geçti..zaten gazım bu ara bi başladım mı gerisi gelir heralde...

Berberini değiştirsen?

kıl dönmesi falan gibi birşey değildir herhalde? birde yolmaz ya da sıkmazsan (eğer yapıyorsan) daha iyi olabilir.

bende de başka hiçbiyerde çıkmaz ama arada orda çıkıyor.
genel olarak yüzde olmadığı için yıkamalardan az nasibini alıyor ve yağlı kalıyor olabilir ondandır.

Bu sıradan simetrik sivilce çıkma olayı benim baldırlarımda oluyordu bir ara. Şu anda da ensemde oluyor sıkça ve ilk başlarda büyük ve ağrılıydı. Orayı özenle yıkamaya başlayınca sayı ve ağrıda azalma oldu. Tavsiyem yıkanırken orayı özenle iyice yıkayın, gün içinde de kesinlikle ellemeyin.

geçen gün gastede okumuştum. kadının biri de böyle terliyormuş paso. sonra ter bezlerine giden siniri kesmişler. göğüs altında bir yerdeymiş sinir. laparoskopi ile hemen yapılıyormuş ameliyat ve hasta ertesi gün ayağa kalkabiliyormuş.
haber linkini vermek isterdim ama bulamadım.
galiba milliyet de okumuştum.

linki buldum

www.milliyet.com.tr

Kilo da büyük bir etken.

Kilom fazla değil. Yaklaşık 188cm, 72kg.
Kansızlık filan etken olabilir diyeceğim ama kan vermeye çalıştığımda sorun çıkmamıştı, kansız olsam almazlardı herhalde.

O sinir kesme işi de biraz korkuttu beni. Terlememek değil, daha az terlemek istiyorum.

hiperhidriosis rahatsızlığınız. bende de var ve ellerim aşırı terliyodu. galvanoterapi iyi geliyor ama koltuk altına sonuç vermez pek bu işlem.

sinir kesilmesi dışında o sinire şöyl bir işlem de yapılıyor:
www.terleme.com
"Operasyon sonrası bir gece (en az 10-12 saat) hastanede kalmak yeterlidir."
"Kalıcı etki gösterir. Hastaların %95-98'inde ömür boyu kesin tedavi sağlar."
"Yan etkileri çok azdır. Yan etki çıkarsa geri dönüşümlüdür."
bu işlemi öğrencisi olduğum üniversite hastanesinde de (ege) duymuştum, iyi bir yöntem ve en etkilisi.

cok asırı terleme bende de var.fazla hareket etmekten hiperaktiviteden bahsediyorlar ama deliler gibi terliyorum.yaz ayları cekilmez oluyor malesef.yalnız benim ellerim neredeyse hic terlemezken sırtım kan revan icinde.o bahsedilen hastalık ellerde zuhur etmesiyle mi alakjalı daha cok?

Hayır. Vücutta salgılanan toplam ter miktarının bir değerin üzerinde olması durumu ki bu kırk kata kadar çıkabiliyormuş. Yüzde, ellerde, ayaklarda, kol altlarında veya vücudun genelinde olabiliyor.

Hepsinin nedeni bilinmemekle birlikte tiroid bezleriyle filan da ilgili olabiliyor. Doktora gidip şikayetinizi anlatınca zaten kan testi filan yapıp çözümleri söylüyorlar. Çözümler de ilaç kullanarak ter kanallarını biraz tıkamak, ter bezlerinin botoksla bir süreliğine çalışmasının engellenmesi veya ameliyatla alınması, onların bağlı oldukları sinirlerin çalışmasının engellenmesi (ets) ya da alınması gibi tedaviler varmış.

Ben hiperaktif filan değilim de, zaten çok terleyen biriyken, bir de koşar gibi yürüme alışkanlığım olunca durum çekilmez oluyor.

açıkcası clean tonunun iyi olmasını istiyoruz alternatif dersek yerini bulur sanırım..

cort x öneririm ilk başlangıç için

cort un alt model elektrolarını tavsiye etmem.(x serisi dahil )
illa alıcaksanız cort katana ve üst serileri tavsiye ederim.ayrıca kilit sistemli gitarlarıda pek önermiyorum.
benim tavsiyem fender squier yada ibanezin alt modelleri.

ibanezin alt modellerinden koşarak kaçın. fender squire eh işte bir seçenek. bence başlangıç gitarı her koşulda cort'tur. sonuç olarak parası çok fazla olan iyi bir ibanez veya jackson, usta olan da gibson veya fender'den şaşmaz.

cort g210'u tavsiye ederim. clean tonları fiyatına göre çok çok güzel.
www.mydukkan.com

birde onun üstü g254 var. biraz araştırırsanız tahminen 300-325 ytl'ye peşin bulursunuz.
www.mydukkan.com

cort gitarları kesinlikle fiyat/performans olarak tavsiye ediyorum hararetle.

$ahsi onerim novalgine igne olur ama elbet bi doktora sormak lazim. zaten igneyide her yer yapmiyor karneye felan yazili olmasi lazim...

not olarak: her agri kesici bunyeden bunyeye gore gore farklilik gosterir, vucut artik tanidigi icin her ksi doneminde kullandigin antibiyotik ve agri kesicinin markasini degistirmek gerekir...

ben vermidon kullanıyorum genelde baş ağrıları için falan.gayet etkili.en babası mıdır bilmem.

apranax fort'u tavsiye edebilirim.

majezik

Majezik çok etkili idi bende ama mideye zararlıymış sanırım. Dolorex de gayet iyiydi. Bir de tabi Apranax fort Entrapmen'in dediği gibi. Yalnız danışın tabi doktora ya da eczacıya.

bu tip şeyleri mutlaka doktor tavsiye etmeli, yan etkilerinden etkilenebilirsiniz, ancak yok hacı sen bir şeyler söyle dersen;

hap olarak alabileceğiniz apranax forte olabilir.

ha bu arada 2 ay önce bel fıtığı oldum ve bunun 3 haftalık bir döneminde dideral+muscoril iğne oldum, ağrı kesmesini filan bırakın, kısmi felç etkisi yapabiliyor ikisi. dünya ile ilişiğinizi kesebiliyor.

felden flash,dicloflam.tabi ne ağrısı için kullanılacağı da önemli.

baş ağrıları için advil diyebilirim, ama Türkiye'de satılıyor mu emin değilim..

diş ağrısı : apranax fort (günde max 2 adet)
baş ağrısı : önce vermidon, 1 saat sonra kesmemişse novalgine

benim fikrim bu...

Başağrınızın tipine göre değişir. Migren mi değil mi, kronik mi, alerjiniz var mı bunların hepsi önemli.

"microsoft flight simulator x" sistemin kaldırıyorsa sanırım en iyisi.

uçuş simülatörü ile ilgili sözlükten danışabileceğin uzman kadrosu: "aviator" nickli yazar.

worms armageddon.

Worms World Party veya Armageddon. Ama bence WWP.

* Commandos: Beyond the Call of Duty
* Commandos: Behind the Enemy Lines
* Commandos 2

Serinin diğer oyunlarına gerek yok, bunların içerisinden de kişisel tercihim Behind the Enemy Lines olurdu.

fs2004 de biraz araştırma yapıp add on yüklemeyi öğrenirseniz idare eder. çünkü fsx'i sisteminiz kolayca kaldırmaz.

elimden geldiğince cevapliim

- marka geniş bi konu, zevkin, paran vs.. etkiler. o yüzden bunu sonraya bırakalım.
- fiyatlar hiçbir yerde uygun değil ama en çok çeşidi taksim tünel'de bulabilirsin yurtdışından getirtme imkanın varsa çok daha iyi olur.
- bana sorarsan hiçbir aksesuara gerek yok. ileride belki bi compressor düşünülebilir.
- türe göre bas olduğunu çok zannetmiyorum. standart bi fender jazz bass ile jazz da çalınır, funk da, punk da..

tavsiye olarak işten anlayan biriyle kullanılmış bir ensturman alman. yeni de alsan kullanılmış da alsan sapına çok dikkat et. ilk alışta doğru bası bulamayabilirsin.. 10. dan sonra da bulamayabilirsin :) o yüzden elinden geldiğince deneyip içine yatan enstrumanı alman daha iyi olur.

cevabın icin teşekkürler. ben 400ytl civari birşey düşünüyorum. bu sap olayını anlamadım tam olarak nesine dikkat etmem lazım? elimin rahat bir şekilde sapı kavramısından bahsediyorsun galiba? bir de marka konusunda fiyat a göre konuşursak neler söylebiliriz?

bahsettiğim sapın atık olup olmaması.. her ne kadar düzeltilebilse de mümkün olduğunda düz saplı bi gitar alınmalıdır. (tellerle sap arasındaki boşluğa bakarak anlaşılabilir, ama bilen birisi varsa daha iyi olur.)
o fiyata cort, sx, yamaha rbx serisi gibi baslar alabilirsin. saydığım markaların hepsi tünelde senkop müzikte var. orada deneyebilirsin eğer istanbuldaysan. imkanın varsa da müzik dersi al.

Cort bas gitarlar fiyat/performans olarak saçmalık derecesinde iyi. Tabii çok paran varsa Fender al, o ayrı.

www.mydukkan.com'dan alış-veriş yapabilirsin. Ben oradan 2. elektro gitarımı aldım ve çok memnun kaldım hizmetlerinden. Zaten mydukkan'ın başlığına bakarsan yorumların tamamının olumlu olduğunu görürsün. Netten alışveriş bana uymaz dersen de mutlaka gitardan anlayan biriyle müzik dükkanlarına git, yüzde 95'i kazıkçıdır ve senin acemi olduğunu görürse fiyatı dayar.

Abicim gel beni dinle, sen yarın götür, aynen iade et onu ;) Daha ilk günden böyle yapan alet ilerde neler yapar.. Parana acımıyorsan sinir sağlığına yazık.. Ben Yargıtay'da mücadele veriyorum Acer'la. Davayı kazandığım halde temyize götürdüler. Daha ne diyim sana?!.. Yol yakınken dön bence. Aldıktan sonraki 30 gün içinde değişim veya iade yapabiliyorsun. Git bi Toshiba falan al, kafan ağrımasın en azından.. Bide ekşiduyuru'da da bi araştırma yap istiyosan tabi. Ama sen de göreceksin, %95 çoğunluk Acer almayın diyor. Yine de karar senin tabi.. Ama benim çektiklerimi çekmeni de istemem açıkçası.

herhangi bir ayar yapmadan ses çıkmıştı bende bir şarkı yürüttüğümde.

mortanius'a sonuna kadar hak veriyorum, şu an üşendim ama benim duyrulara bakarsan görürsün, önemli yazılarım var. geri verme ya da başka marka ile değişme şansın varsa hiç düşünme derim.

ekşi duyuru genel kanısı. "acer alma boka batma."

sen git o acer ı at, ne bilem asus al toshiba al.

acrupa yakasındaysan gel beraber gidelim servisine.acer a kötü diyenlere bakma.yıllardır acer kullanıyorum ferrari ve travelmate serisi kullandım,acer a laf atanlar sadece laf atıyorlar .benim de aldığımın ilk haftası sağ hoparlör göçtü ama kulaklık fln kullandığım için 1 sene sonra servise götürdüm.sadece hoparlör için götürdüm servise ama ,yapılan genel testte işlemcide problem olduğunu görmüşler sıfırıyla değiştirmişler,ama beni en çok da benim hatamdan kaynaklanan kırık çizik kasayı müşteri memnuniyeti çerçevesinde değiştirmeleri oldu ,halbuki servis için yazdığım kağıda öyle bir şey yazmamıtım bile.şimdi acer marka laptontla yazıyorum kucaklamak istiyorum o ayrı.10 dan fazla arkadaşım tavsiyem üzerine acer aldı(şu yeni çıkan abisik şekillilerden değil),hepsi de memnun,acer ın tek yanlışı ilk senelerinde ihlas pazarlamayla iş yapmalarıydı(hoş ihlasın nesi varsa ,harbiyim ama ),diyeceğim o ki gel seninle servise gidelim icabında.ama acer yıllardır istikrarla laptop üreten bir marka olarak her zaman iyidir.

sorun halloldu sağolunuz :)

@radikalherif
istisnalar kaideyi bozmaz diye de bir laf var sonuçta.. şu sorudaki mesajlara bile bakarsan acer'ı kötüleyenler çoğunlukta. e vardır bi hikmeti değil mi?

(git: 2972)

süper, sağol :)

Yapmak istedigin seyin ingilizce adi "stream ripping". Oyle bir arama yapabilirsin.

bende de kanama vardı. ist'un neminden polatlı nın kuru soğuğuna oradan izmir'in sıcağına oradan ist'e döndüğüm 1 senelik askerlik dönemimin sonunda olustu. devamlı kanıyordu hatta seninkinden de kötü halde sıpır sıpır kanıyordu. doktora gittim olecek miyim diye. burun içinin kuruduğunu söyledi. nemlendirmek için de 1 tane krem 1 tane de sprey verdi. ondan beri de kanamıyor. hani tecrübe olsun diye anlatayım dedim.

ileri derece sinüzitten kaynaklanıyor olabilir, ilk verilerinize göre.
az ihtimal kılcal bir yırtılma vardır. ama bu yok denecek kadar az bir ihtimaldir. bir kbb uzmanına danışın. ilaç versin, buğu versin, sprey versin, muayene ücreti alsın, eczacı ecza parası, devlet sigorta felan filan...

bir hafta kadar her gün yatarken burnunu temizledikten sonra pamuklu kulak çubuğu kullanarak terramycin göz merhemi sür (deri merhemi olanı da var, o değil). bir haftayı geçirme. sulfarhin falan kullanıyorsan derhal bırak.

ilk iki paragraf aynen başıma geliyor(du) belirli aralıklarla. gerek parmak darbesi yediğinde gerekse kaşıntı (kabuk rahatsız edici oluodur sanırım sende de) vb. bi durumda dışarıdan oynadığımda kanama artıyordu, 11th'ın dediği gibi şıpır şıpır.

darbeden ve parmaktan mutlaka koruman gerek en başta kanamaması için. benim gibi normalden daha sık burun temizleme takıntın varsa o anda bile kanla karşılaşabilirsin.

amma uzattım ya... bana da sprey verdi doktor kısadan böle diyim ben :) tam da hatırlayamadım ama bi şeyde zedelenme demişti sanırım, dediğin sebeplerden de bi türlü adam gibi geçemiordu. spreyden beri yok. ayrıca geçmiş olsun.

bir kılcal damar yırtılması söz konusu ise tedavisi için sana güç kuvvet diliyorum yöntem değişmemiş ise...

derim ki doktora git. nolur nolmaz.

Hemofili benzeri bir hastalık var çok fazla bilinmez, von Willebrand hastalığı (veya eksikliği) bunun ismi. Ama bu genelde doğuştan gelen bir hastalıktır, mesela düşünce dizlerin kolay morarması veya sık burun kanaması gibi şeyler karakteristiktir ve toplumda da çoook sık görülür (yüzde 10 civarı) merak edilecek bir şey değildir yani.

Ayrıca trombositopeni rahatsızlığınız da olabilir. Bir hastanenin dahiliye bölümüne gidip kan örneği verirseniz ve şikayetinizden bahsederseniz tanınız netleşir.

aynısından ben de de var hem de 2 aydır..
burun damlası kullanmıştım 3-4 gün üstüste ve ondan şüpheleniyorum..
yıllardır bu türden kanamalar olmazdı..acaba nedir bu..

Tamamen aynı semptomlar, hatta sağ delik dahi aynı, son 2 ay içinde geçirdim. Aynı vaka olduğunu tahmin ediyorum.

Burun içinde bir yara olsa gerek. Dediğin gibi ana problem devamlı sümük üreten bir yüzey olduğu ve kılla da kaplı olduğu için kabuk bağlamanın uzun sürmesi ve sümkürürken/karıştırırken devamlı deforme olarak yeniden açık yaraya dönüşüp habire ufak ufak kanaması.

Unutmayalım ki kabuk bağlayıp, bir süre öyle kalmadan bu yara geçmeyecektir.

Çözüm:
Durum bu ise

Bir kere ister istemez elinin burnuna gittiğini, eskisinden çok daha fazla burnunu karıştırdığını tahmin ediyorum. Hatta yaralı bölgeden kabuk, kan ve sümük çıkarınca muhtemelen (hah bu sefer kanamayacak, acaip rahatladı hissine kapılıyorsun, ama yanıldığını 2-3 saat içinde anlıyorsun.) Bunu yapma, bırak içeride kalıp şeklinde kalsın kabuğu. Bu zaman zarfında burnun suyla yıkama(kabuğu yeniden ıslatır), içeride fazlalık olduğu için uyuz olacaksın ama dayan, sümkürsen bile hafifçe sümkür kabuğun bozulmasına meydan verme. Yara kabuk bağlayacak, kabuk daha fazla sümük toplayacak ve bu nefes almanı dahi zorlaştırabilecek, nasılsa ağzın ve sol burun deliğin var, dayan dayan dayan...

Yeterince dayanıp kabuğu kuru koruyabilirsen o açık yara alttan iyileşecek ve kurtulacaksın.

Bende devamlı sümkür, tatak yap şeklindeki döngü ile 1-1,5 ay geçmedi. Çünkü rahatsızlık hissi dolayısıyla bir türlü kendi haline bırakmıyordum. Tam doktara gideyim artık diye karar vermişken, oturup durumu yeniden tanımladım ve "karıştırmadan sabır" reçetesini denemeye karar verdim. 7-8 günde geçti.

NOT: Bunun açık bir yara olup olmadığı için de kaynak götüm olmak üzere şunu söyleyebilirim. Yeni sümkürüp kabuğu attığında, veya tatak yapıp elinle aldıktan sonra, üst dudağını yapabildiğin kadar aşağı ittir. (Sakal tıraşında, burun altını alıyormuşsun gibi) Bu hareket burun içindeki deriyi de kısmen gerer ve yara açık bir yaraysa, böyle çatlak deriyi sağdan soldan geriyormuşsuncasına hafif sızlar. Böyle bir olay varsa sanırım konu burun iç yüzeyinde bir açık yaradır ve söylediğim şekilde davranarak, sadece sabırla halledilir derim.

Hiç randıman alamazsan, tabi ki doktor.

Öncelikle neden acı vermediğini söyleyeyim; o yara bir 'açılma'değil, muhtemelen çatlak sadece. Ve kabuk bağlayıp, kuruyup burnunu germediği sürece (burun germek?) canın acımaz.

Birkaç yılımı o şekilde geçirmiş bir insan olarak söylüyorum ki; sebebi alerji bile olabilir. İki aydır hayatında değişen bir şey var mı ona bir bak, ne bileyim yeni bir kazaktır, yeni bir halıdır, yeni bir muhittir, evdeki çiçektir... Mümkün.

Bir de doktora gidersen burnunu yaktırabilirsin. Bu işlem bir damla gümüşün eritilip kanayan yaraya yapıştırılmasından ibaret, kesinlikle canın yanmıyo (benim yanmamıştı) ama işe yaradığından emin değilim (bende yaramamıştı)

Sanırım sendekinin nedeni burun içi kuruluğu değil, ama yine de bir burun içi merhemi alıp sürebilirsin.

orijinal olunca battle.net ten rahatça oynanır fakat ben de bilmiyorum adres weblebi de vardır belki

2 sene önce d&r dan 20 liraya almıştım
weblebi de olabilir evet

hocam gittigidiyorda var bir göz at istersen
urun.gittigidiyor.com

elektro world de var ve yanlış hatırlamıyorsam 20.00 ytl civarı.
ha unutmadan brood war da dahil.

d&r'larda satılıyor, gayet de ucuz.

www.mygitar.com

her derdine deva olur...

tab ve nota ararsan

www.garaj.org sağlam arşiv.

www.cyberfret.com
www.wholenote.com
www.guitarprinciples.com
www.guitarnoise.com
www.ibreathemusic.com
www.tabrobot.com
www.harmony-central.com

gitar hakkında son derece düzgün ve kaliteli bir forum için ise:

www.muziktek.net

www.cort.gen.tr forumu muhteşem. burada gitar bakımı, malzeme vs. gibi konularda bile bilgi alabilirsin.

google da patron virüsü diye arat temizleme yönergeleri çıkıyor.

bu arada avast tespit edebiliyor bu virüsü. kullandığın program güncel olmayabilir.

(bkz: dracula virus temizleyici)

activedebuggerx kendisi. zaten cevap verilmiş, dracula denilen türk işi yazılım hallediyor sorunu ama uyarayım, flash disklerle bulaşıyor kendisi, flash'ın da viruslu ve temizlenmemişse sonsuz döngüye alıp kendini hayata küsersin, dikkat etmek lazım.

aklıma bi tek anakartının kafayı yemesi geliyo ama neden, nasıl deme :)

bana da oluyordu buna benzer bir şey. ses ile alakalı başka program varsa ve o program ana ses ayarlarına müdahale ediyorsa onunla alakalı olabilir belki. alakalı alakasız bütün programları kapatıp bir deneyin belki çözüm olur.(küçük bir ihtimal)

cs, quake III arena?

anakartindan ziyade ekran kartina bakar alacagin zevk. tabii ekran karti on-board ise dolayli olarak anakart'a bakiyor :)

bir kac eski oyun (cok eski olmayan) tavsiye edebilirim ama ne kadar oyunlarla hasir nesir oldugunu bilmedigimden bazilarina "lan biz de biliyoruz herhalde" diyebilirsin:

ilk olaraktan fps demissin: yapay zekasi gelismis degil, hatta yapay zeka sifir ama manyak eglenceli serious sam ve onun mitolojik versiyonu will rock var. yapay zekalilardan half-life 2'yi dene. nice dandik bilgisayarlarda calistigini gordum. return to castle wolfenstein guzel oyun ve kesin calisir.
adventure: grim fandango, monkey island 3(eski ama super)
frp/rpg: might and magic 6 (coook eski, bu ne bicim grafik diyebilirsin) az daha ileri gidersek baldur's gate... az daha ileri gidersek ne kadar iyi calisir bilmem ilk neverwinter nights.
bunun disinda diablo 2 ve expansion pack'ini alip uykusuzluktan olebilirsin.

online mmorpg kaptiricaksan silkroad online iyidir.

bu tip oyunlari kurarken illegal ise crack disinda dikkat etmen gereken pek bir sey yok. oyun cd'lerinde viruse ne zamandir rastlamiyorum. sadece crack ve key-gen programlarina dikkat et, trojan icerme potansiylleri var.

bazi eski oyunlari bulman cok zor olabilir. emule modlarindan birini yuklemeni tavsiye ederim eger kullanmiyorsan (emule ionix cok iyi ama ben anlamam ole port'tan falan dersen emule fincan var turkce). dvd veya cd writer'in varsa oyunlari indirip (.iso formatinda) cd'ye yazarsin mis gibi olur.

www.oyun-arsivi.com diye de bir site (forum) var. bakmani da tavsiye ederim. patchler, haberler vs bulunabilink.

bir de allah için wine ile bütün sayılan oyunları çalıştırabilirdin linux altında aklında olsun.

ayrıca 915 paylaşımlı olduğu için iyi bir sistem rami de ister en az 1 gb

steam i kirmak veya kandirmak mumkun degil ancak hl2 single player steam olmadan da oynanabiliyor.

abi azuth bey'e sozlukten msg at, bu adamin da datron aero bilmem ne var ama adamin ram ddr2 + ekran karti max 256 mb oluyor, canavar gibi her oyunu kaldiriyor ki o makinaya azicik paraya kiyip 2x1gb ddr2 533 taksan canavar olur yani.

eger seninki de o makinadansa cikar, esner, kralini tanimaz :)

degilse de benim gibi klasiklere sardir, eski nfs'ler (underground1'e kadar gelebilirsin) cs & half life serisi, worms serisi, pes (pes5'e kadar low'da calistirir) vs. vs. vs.

@there is nothing left for me
Abicim saydığın oyunların %80'ini biliyorum. Ama bu şukela cevap olmasını engellemiyor velevki uzun zamandır oynamadığım için bilgiler güncel değil ve abi 15 yıldır oynuom bunlar şahane bak diyecek bilgilere ihtiyacım vardı, eywallah bu oyun önerileri çok iyi geldi. Bu arada verdiğim anakartın onboard kartı zaten. Emule ilen aram iyi ama elde torrent kaynağı varsa daha makbule geçer.

@darknum
Wine kasmadım esasında. Çeşitli forumlarda wine'a bakınca adamlar olmuyor hocam wine ile oyun neticesine varmış gibi gelmişti.

@jack o lantern
Abi sözlükteki datronlu arkadaştan oyun tavsiyesi mi alayım ne edeyim dedin anlamadım valla :)

Mount&Blade'i deneyebilirsin. Bir Türk çift tarafından yapılan bir oyun. Beta sürümünü sitesinden ücretsiz indirebilirsin. Saatlerce başından kalkamama garantisi veriyorum. :) Çok donanım kasan bir oyun değil ama 3d savaş esnasında yapılabilen atraksiyonlar insanı kendinden geçiriyor.

www.taleworlds.com

asagi yukari ayni seyi 4-5 gun once acmistim, kimse bulamadi :) homm3 un muzikleri cd icinde var sadece onu soyleyebilirim.

ben 2'nin birkaç müzik dosyasını kazaa'dan mı ne bulmuştum 1 yıl evvel filan. gerçi bakmışsınızdır p2p'lere ama..

@arwear: You have a message.

2. herkesin kendi annesi. ama ben de guzel yaparim lan, valla.

edit: istisnalar olabiliyormu$ da. olsun kaide boyledir ama yahu.

patates kızartması değil sadece bir çok yiyecek elle yendiğinde daha fazla lezzet verir.

ıspanak..tavuk..balık vs. vs.

en iyi patates kızartması da patatese göre değişir, büyük ve şekli bozuk patatesler genelde daha leziz olur ki onlar da amerikan patatesi diye anılıyor yanılmıyorsam. fazla sert olmamalı, yumuşak da olmamalı, hafif sulu olmalıdır patates. 1/3 ü yağ dolu olan tavadaki yağ önceden bayağı kızdırılmalı, sonra kalem gibi doğranmış patatesler atılmalı. bunlara dikkat ettiğinizde güzel olmaması için bir sebep yok.

benim hayatımda yediğim en iyi patates kızartmalarından biri gökçeada-tepeköy-barba yorgo tavernasında yediğimdir. sırrını bilmeme rağmen sürprizi bozmuyorum. ulaşımı da oldukça zor ama her güzel şeyin bir bedeli yok mu?